Pages

31 Aralık 2009 Perşembe

YENİYIL




Sevgili eski yıl;

Gidiyor olmandan dolayı üzgünüm. Vallahi... Senin şu anki yorgun ve bıkkın ruh halini de çok iyi anlıyorum. Seni beklerken ve karşılarken yapmadığımız şaklabanlık kalmadı. Aman ne anlamlar yükledik, ne beklentiler ekledik; sen ne şahaneydin ne umut doluydun ne harikaydın...

Giderken kimse güle güle demiyor değil mi?

Öyledir, haklısın...

İclal Aydın'ın bu kitabını daha dün bitirdim ne tesadüf kitabın son bölümü yeniyılla ilgiliydi. Bu yukarıdaki satırlarda oradan. Ne kadar haklı değil mi. 1 geceden ne umutlar ne hayaller bekliyoruz değil mi? Ama ertesi güne aynı umutlarla uylabiliyormuyuz acaba...

Şöyle bir 2009'a baktığım zaman ne gördüğümü bende bilemiyorum.

* Çok büyük bir sağlık sorunumuzun olmaması sebebiyle mutluluk

* Büyük tosbağam delikanlı olma yolunda hızla ilerliyor. Artık pek çok şeyi bir yetişkin gibi konuşabiliyoruz. Tellerini çok güzel takarak bizi ayrıca mutlu etti

* Küçük tosbağam ise bebeklikten çıktı artık bıcır bıcır konuşan bir çocuk oldu. Onun her konuşması bizim için tarif edilemez bir mutluluk

* Annemgilin bu kış Ankara'da yaşamaları sebebiyle ilk kez hasretlik, yanlızlık ve mutsuzluk hissediyorum. Çünkü onlar her koşulda girebildiğim tek kapı

* Annemgilin olmaması sebebiyle kızkardeşimlede uzayan hasretlik. İnşallah Şubat tatilinde görüşmek üzere diyorum.

* Yengemgilde (eltim) düğün telaşı

* Eşimle bende bu hayata ayak uydurmaya çalışıp geçen zamanla akıp gidiyoruz...

* Bu günümüze şükredip herkese mutlu yıllar diliyorum.

* Yine de yarın sabah aynı şeylere kalkacağımı bilsemde bende pekçok umut bekliyorum yeni yıldan...

not: Bu parmaklar her yere giriyor. Bütün resimlerimde bu parmaklar mevcut. Size resim yayınlarken parmaksız olanlarını seçiyorum. Ama olsun yerim ben onları...

30 Aralık 2009 Çarşamba

EKMEKLERİMİZİ EVDE YAPIYORUZ



Sonunda ekmek yapma makinesi alabildim. Aslında sülalece aldık. 15 gün kadar önce ilk kızkardeşim aldı çok memnun kaldı bu arada ben araştırmaya başladım. Geçen cumartesi annemin doğumgünüydü (evet ben bunu bloğa yazmayı unuttum çok ayıp değil mi? Telefon açtım ama burayada yazmak isterdim. Neyse bu sayede tekrar kutlayayım anneciğimin doğum gününü) ona da doğumgünü hediyesi olarak erkek kardeşim aldı. Tabiki ben dururmuyum pazar günü hemen koştum arçelik bayisine hepsinden ucuz olarak aldım.

Almasına aldım da ben un fabrikasında çalışıyorum ama evde gram un yok. Hemen yolumuzun üzerindeki Bim'e uyrayıp Efsane Un'la toz maya aldım. Eve girer girmez hemen hazırlıkları yaptık ilk ekmeğimizi yapmaya koyulduk. İşimden dolayı bu konuda bilgili sayılabilirim. Herşeyi ayarladığımı düşünüyordum ki saatler geçince ekmeğimizin kabarmadığının farkına vardım. Evet berbat bir ekmek çıktı. az birşey kabarmıştı oda söndü ve içini çekmemiş bir ekmeğim oldu. Biz o akşam olan ekmeklerimizle karnımızı doyurduk.

Akşam tekrar ekmek koyduk. Bu sefer saatini ayarladımki gece çalışsın ve sabah sıcacık ekmek yiyelim diye. Sabah bir uyandım mis gibi ekmek kokuyor hemen fırladım yataktan doğru makinanın başına gittim ama maalesef yine olmamış, olduğu gibi hamur.

Benim içim rahattı çünkü işyerimdeki gıda mühendisi arkadaşlarımla buna bir çözüm bulabilirdik. Ama eşime anlatmam bayağı bir zamanımı aldı, parasında değilim ama kaç saat çalışıyor boşa elektrik masrafı gibi laflar etmeye başladı.

Neyse servise bindim hemen Sevda'ya durumu anlattım. O da unuma bahane buldu. Bu unun çok kuvvetli olmadığını sorunun ondan olabileceğini en son makinaya sorun bulmam gerektiğini söyledi.

Öğlen arası eve tekrar un götürdüm ve Dr.Oetker'in instant mayasından aldım ve hemen makinayı ayarladım. Daha makina yoğururken sorunu anlamış oldum. Çünkü benim akşam yaptığım hamurlar kek hamuru gibi cıvık olmuştu ama bu hamurum yumak tutmuş gibi bir hal almıştı. Tekrar işe döndüm bu durumu anlatınca Sevda bana kızdı o kadar da burada ekmeğin yapılışına baktın dedi evet haklıydı. Ben bu işe yatkındım ama kardeşlerimin fazla bir bilgisi yoktu ama onlar başardılar ben ise başarısız oldum.  Bu ayrı bir alay konusu oldu ya:))

Ekmeği öğlen arası koydum ve işe gittim. Bittiği saatte Şerife Ablayı aradım,

* ne yaptın ay bu sefer de yandı demez mi
* hıı...Allah Allah
* hadi canım dalga geçiyorsun dedim

evet dalga geçiyormuş. Çok güzel olmuş ekmeğim. Hemen yemişler bile... Tabii bende hemen eşimi aradım oldu bu iş dedim. Şimdi birkaç gündür ekmeğimizi yapıyorum ve de çok memnunum...Herkese tavsiye ederim.

28 Aralık 2009 Pazartesi

KOCAMAN KEK



Bu kekin tarifini sevgili sihirlieller'den almıştım. Çok kabarıyor diye yazmıştı sitesinde, cidden kocaman oluyor. Herkes çok beğeniyor. Eşim tam bir ıvır zıvır canavarı... Evden kekler, kurabiyeler hiç eksik olmasın istiyor. Tabiki istemekle olmuyor bu işler. Çalışmasam bende hiç eksik etmem bunları ama çalışıp 2 çocukla cidden zor oluyor. Kilo konusuna girmiyorum bile. Neyse geçen pazar yaptığım kekin tarifi

malzemeler

3 yumurta
1.5 çay bardağı sıvıyağ
6 kahve fincanı şeker
9 kahve fincanı un
2 şişe soda
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
1 çay kaşığı karbonat
kakao yada başka şeyler

ben bu sefer damla çikolata koydum, onların da yarısı kalıpta kaldı o yüzden üzeri delik delik duruyor:))

25 Aralık 2009 Cuma

ŞEMSİYE

adı şıpdediks


Şıpdediks'se o kadar da değil



Şıpdediks, insanın vücudunun çoğunun sudan olmadığının en güzel kanıtlarından biridir. Eğer ki insanoğlunun dedikleri gibi %75'i su olsaydı sudan bu kadar korkmazdı. Düşünsenize insanlar neden ıslanmaktan ya da çok ısınmaktan korkar? Çünkü insan aslında özellikle hava çok soğukken ve sıcakken şeker gibi bişeydir. Bu şeker misali sudan zarar gören insan bünyesi, içgüdüsel olarak ıslanmayı sevmez. Günümüzde evrim sayesinde insanların sudan gördüğü zarar ne kadar azalsa da hala duştayken ellerden bir takım dokuların kaybolduğunu kolayca gözlemleyebilirsiniz. Hatta erkeklerde denize girdikçe vücutta bilumum değişiklikler daha olur. İlginç bir tabiat olayıdır. İnsanın izledikçe izleyesi gelir.



Şıpdediks sizin için var!

Siz yağmurda ıslanmayı sevmeyenler, siz sıcakta erimeye başlayanlar, siz güneşin radyasyonundan huylananlar, siz takım elbisenizde leke sevmeyenler, siz sevgilinize janti davranmak isteyenler, siz Manisa'da Mesir macunu dağıtımında şemsiyesiyle parsadan en büyük payı kapmak isteyenler. İşte Şıpdediks sizin için var. Sizi seviyor. Yeter ki siz de onu sevin. Unutmayın, siz bir adım atarsanız Şıpdediks size koşar.


Not : Bu bilgi eşimin bana aldığı resimdeki T-box şemsiyenin etiketinde yazıyordu. Okurken çok gülümsememe sebep olan bu bilgileri yazan arkadaşlara selamlarımı iletiyorum:))





24 Aralık 2009 Perşembe

SORUNLAR



Büyük tosbağanın okulla ilgili sorunlarından bu yazımda bahsetmiştim. Bu sorunların büyük bir kısmı devam ediyor. Bugün ise evdeki sorunlarından bahsetmek istiyorum. En basit örneğiyle dün akşam bir sinir harbi yaşadık. 10 yaşına geldi ve ona el yıkamayı hala öğretemedim. Ben mi öğretemedim yoksa o mu öğrenmek istemiyor bilmiyorum. Bunun gibi pek çok konu var. Bu sorunların küçüklükten kaynaklandığını düşünüyorum. 2 yaşına kadar bazılarını hatırlayamadığım pek çok bakıcı değiştirdi. Bir dönem anneannesi baktı ki annem bu durumlarda çok katıdır. Yani bunları ihmal etmez o eller muhakkak yıkanmıştır. Bir dönem de babaannesi baktı, o da aksine çok yumuşaktır. Onun için önemli değildir elleri mi yıkanmış yok evde ayakkabılarıylamı gezmiş.Eeee çocuk ne yapsın standart bir düzen oturtturan yok ki değil mi. 3 yaşından sonra düzenli olarak kreşe gitti. Aslında orada öğrenmesi lazımdı bazı kuralları orada da öğrenmedi ve biz bu günlere geldik. Hatta bu sene etüte ilk başladığı günlerde yemek yerken suuu ekkkmeeek diye oturduğu yerden bağırdığı için eleştrildi.

Gelelim asıl meseleye nasıl bir tavır izleyip bunları çözeceğimizi bilemiyorum. Karşılıklı söz veriyoruz birbirimize ama birtürlü gelişme kaydedemiyoruz. Çok sosyal bir çocuk beni birtek bu konuda üzmüyor. Ama derslerindeki başarısızlıkları ve davranışlarındaki olumsuzluklarından dolayı çok üzüntü duyuyoruz. Kendi başına bıraksak ne eller yıkanır, ne düzenli yemek yenilir ne de tertipli düzenli olunulur. Çok umursuz bana bunları yüz kez söylediler öyle yapayım demiyor. Çok inat ediyor. Nerede nasıl davranacağını da bilmiyor. Sadece 1 gün evde kardeşiyle ve bakıcıyla kalıyor ama o zaman bile bakıcıyı deli ediyor. İyiki hergün evde değil yoksa bakmam çocuklarına diyor. Babaannesini çok seviyor geldiğine çok seviniyor. Ama kadını 1 saatte çileden çıkarıyor. Ankaraya gittiğimizde neredeyse annemgilin yüzüne bakmadı ama ayrılırken çok ağladı. Aslında çok duygusal bir çocuk ama hiç minneti olmayan da bir çocuk. Kendi işlerini başarabilmesi buna en büyük etken herhalde, küçükken bile ben işten gelince eve annem mi gelmiş kim gelmiş demezdi. Hiç kimseye düşkünlüğü yoktu hala da öyle gidiyor. Evde kısaca böyle ama sevdiği arkadaşlarının yanında esprili, neşeli... Sanki bu çocuk o değil. Arkadaşlarının anneleri biz Kayra'yı çok seviyoruz. Lafları hareketleri çok tatlı diyorlar. Şimdiden böyle isek ergenliğini düşünmek bile istemiyorum.

Sorarım size biz ne yapmalıyız????

23 Aralık 2009 Çarşamba

NİKAH ŞEKERİ



Bayramda Seçil'in nişanı hatta nikahı olduğunu yazmıştım. Bu resimdeki kurabiye de onların nikah şekeri. Eltim ve arkadaşları evde yaptıkları kurabiyeleri pasta simi ve kurdeleyle süslemişler gelenlere dağıtıldı. Çok şık olmuştu ama yedik bitti. Bu yanı biraz üzüntü verici çünkü hatırası resimlerde kaldı. Keşke saklayabileceğimiz birşey olsaydı. Yine de çok şıktı.

21 Aralık 2009 Pazartesi

KAYRA'NIN MÜZE GEZİSİ

Cumartesi günü Kayra etütle birlikte müzeyi gezdi. Daha öncede kreşle gitmişti. Çok utanıyorum ama biz daha görmedik müzeyi daha doğrusu yenilenmiş halini. Çorum'un eskiden küçük bir müzesi vardı. Şimdi daha büyuk bir binayı restore edip müze yapıldı.Biliyorsunuz Çorum Hattuşa Hititlerin başkentidir.  Son yıllarda kazılara büyük ağırlık verildi ve bu yüzden müze yetemez hale geldi. Detaylar için Kültür Turizm Sitesini ziyaret edin derim. Ayrıca önceki yıllarda Hititler diye bir film çekilmişti film değilde belgesel diyebiliriz. Biraz sıkıcıydı ama Hititlerin ne kadar büyük bir millet olduklarını ortaya koyuyordu. Hititlerin dilini bir bilim adamı çözmüş. Bu bana çok enterasan gelmişti. Çünkü hiç bilinmeyen bir dil sadece ekmek kelimesini çözüyor ve daha sonra bundan yola çıkarak bütün Hititçe'yi buluyor



Bu kral mezarı bulunduğu gibi müzede saklanıyor. Eskiden değerli eşyalarıyla gömülürlermiş. Bu resimde onun kanıtı. Başındaki tacı çanak çömleği ve de en önemlisi Hititlerin Sembolü Güneş Kursu




bu resim daha çok ilgimi çekti.




Bu da tarihi değerini bilmediğim bir vazo




Bu resim görüldüğü üzere meşhur çorum leblebicisi








Yine Çorum'un meşhur bakırcıları. Neredeyse artık kalmadılar. Eskiden bakırcılara ait bir sokak vardı.





Bunlarda müzenin bahçesinde büyük tosbağa ve en yakın arkadaşı Berke Çağan...


Not : Kusura bakmayın biraz tarih dersi gibi oldu ama Ülkemizin zenginliklerini de bilmeliyiz değil mi?


16 Aralık 2009 Çarşamba

KÜRKÇÜ DÜKKANI

Tilkinin dönüp dolaşacağı yer misali döndük dolaştık ve geldik. Eve dönmek güzeldi ama işe dönmek kısmında aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Neyse güzel bir yolculuktu. En önemlisi annemgili görmüş oldum. Cumartesi günü Antares'e gittim. Biraz bana karışık geldi nereden girdik nereleri dolaştık bilemiyorum. Birde hiç yapmadığım birşeyi yapıp cep telefonumu evde bırakmışım. Annemde babam bizi bedava arasın diye evde bırakmış. Kayranınki de bozuldu mu? Sadece dayımızınki çalışıyor ama ne fayda birbirimizi kaybedince tek telefon bir işe yaramıyor. O çocukları oyun salonuna götürdü bizde annemle mağazaları dolaşıyorduk. Ama sonra birbirimizi kaybettik. Çocuklar sıkılmış oyun salonundan çıkmışlar bizde onları bulamadık. Orada avea bayisi vardı bizde hep avealıyız. rica ettim Kayranın kartını takalım bir telefona diye yok olmaz dediler. Sanki parayla  çok sinirlendim. Danışmaya gidip anons ettirecektim ki kavuştuk birbirimize. Çok yorulmuştuk çocuklarla da olunca kendimizi eve dar attık. Pazar günü pes etmiş olan annem ben hiçbiryere gitmem çocuklarıda bırak sen gez dedi. Ben kardeşimle biraz Kızılay ve Ankamall yaptık. Akşama dayımlar geleceği için çok fazla dolaşmadan eve döndük. Pazartesi günü ise hastaneye gittik. Kayra'nın tellerine henüz veda edemedik. 1 ay daha takacak. Doktoru çok güzel takmış dedi faydasını gördük dedi. Evet biz bile farkettik. Hastaneyi yılbaşına hazırlamışlar çok güzel süslemişler. Çok beğendik. Hastane sonrası kendimizi hemen otobüse atıp evimizin yolunu tuttuk. Babam bizi yolcu etti. Kayra çok ağladı bu konularda çok duygusaldır. Akşam evde bile ağladı. Gelmek ve de dedesinden ayrılmak istemedi. Çaktırmadı ama babamında gözleri doldu. 1 ay sonra görüşürüz inşallah. Bu 3 günlük gezinin sonucu şu an elimde hasta bir küçük tosbağa var.

Not : Evet fotoğraf çekme özürlüyüm. Bavula ilk koyduğum şeylerin başında gelir ama bir daha elime almak gelmez. Sonrada dövünürüm niye çekmedim diye. Aslından fotoğraf çekemeyişimin sebeplerinden birisi de küçük tosbağa eline alınca vermiyor. Onu ikna etmektense makinayı hiç ortalığa çıkarmıyorum.

11 Aralık 2009 Cuma

YOLCULUK

3 günlüğüne Ankara'ya gidiyorum. Annemgili göreceğim.  Biraz gezmeyi deneyeceğim.  Deneyeceğim diyorum bu sefer küçük tosbağayıda götürüyorum. Dedemiz 4 gözle bekliyor. 2,5 yaşında bir tosbağayla ne kadar gezilirse o kadar gezerim. Aksine havada hep soğuk. Pazartesi Kayra'nın kontrolü var bu sefer biraz zor taktı telleri, bakalım doktoru ne diyecek. Hadi hayırlısı...

SÜT




Tamam anladık daha doğrusu mam anladık uzun kelimeler kısalıyor biliyoruz. Ama kısalar niye uzuyor işte onu bilmiyorum. Altı üstü basit bildiğimiz süt oluyor size şütütüt :)) Ne istiyorsun şütütüt "ona süt derler" "şütütüt" istiyorum. Hele bunu söylerken o dudaklar yokmu yenilesi o dudaklar; yiyoruz zaten:))

10 Aralık 2009 Perşembe

YİNE SAÇLAR

O gün anlattığım gibi kuaföre gittim kuaför soruyor "nasıl keselim" diye ben "bilmiyorum" diyorum "kısa mı keselim" "bilmem olabilir" gibi pek çok saçma sapan cümle geçti aramızda. En sonunda arkalar kısa önler uzun modele karar kıldık. Resim niye yok demeyin çektiklerimi beğenmedim daha doğrusu büyük tosbağa çekmişti güzel olmamış. Öğlen arası hallettim işe gittim kimi beğendi kimi beğenmedi. Bana sorarsanız kısa iken uzun uzun iken kısa isteyenlerdenim. Bu modeli de sevdim sayılır hatta daha kısa olabilirdi. Yıka ve çık modelleri daha rahat kullanabiliyorum. Uzun saçın yıkaması taraması ayrı bir dert birde benim gibi her sabah yıkayanlardansanız. Neyse daha sonra tekrar foto çekeyim.

9 Aralık 2009 Çarşamba

SAÇLAR

Saçlarımı kestirmek istiyorum ama bir türlü modele karar veremiyorum. Bu saçlarım çok demode geliyor. Biraz daha modern bir model istiyorum hatta zor uzatmama rağmen biraz kısa kestirmek istiyorum, istiyorum da istiyorum. Bugün öğlen arası kuaföre uğramayı düşünüyorum bakalım. Aslında çabuk uzar saçlarım ama yinede bilemiyorum. Saçlarımı sadece yıkadığum zaman iyi kullanabiliyorum. hele bir yatıp kalkayım imkanı yok şekle girmiyorlar. Yani sabahları dizi yıldızları gibi kalkamayanlardanım. Yazın sorun değil de kışın yıka ve sabah ayazında çık kafayı üşütüyorum. Bakalım kuaförden nasıl bir saçla döneceğim...

8 Aralık 2009 Salı

TERÖR



Ne zaman bitecek bu Ülkemizin PKK derdi

Ne zaman Askere gönderdiklerimiz sağ salim gelecek

Ne zaman analar ağlamayacak

Ne zaman bu millet ağlamayacak

7 Aralık 2009 Pazartesi

YARIŞMA

Sevgili esracaa bir yarışma düzenlemiş. Katılalım kazanalım değil mi (daha bu kazanalım kısmı başıma gelmedi ama neyse) Ben manikür setini istiyorum lütfeeeennn.

UÇUŞ PLANI



Bu filmi binlerce kez izleyebilirim. Dün akşam kanalların birinde yine yayınlandı ve ben yine soluksuz izledim. İlk kez sinemada izlemiştim. Ama olsun. Yine izlerim. Konusu beni çok etkiliyor daha doğrusu konudaki annenin mücadeleci tavrı hiç pes etmeyişi... Özellikle çocuklar sözkonusu olunca. Bu ruhu bir de Yüzüklerin Efendisi serisinde hissediyorum o yüzden onuda çok beğeniyorum. Onuda durmadan seyredebilirim.

Aslında terkrar tekrar izleyebildiğim başla filmler de var ama neden izlediğimi bulamadım. Mesela Eğreti Gelin yada Prety Woman (umarım doğru yazmışımdır ingilizceyle hiç aram yok) diğerleri aklıma gelmedi:))

5 Aralık 2009 Cumartesi

TAAAAMAAAAAM

Tuğraya iki - üç gündür tamam demeyi öğretmeye çalışıyorum. Taaa maaammm diyorum o sadece mam diyor. taaaa de diyorum mam diyor. Hani abisi gibi pamam filan dese anlayacağım ama bu sadece mam. Aslında pekçok sözcüğün başı yok ama ençok tamam ı kullandığı için dikkat çekiyor. Enterasan olanı hecelerken bile tamamın ta sı hiç çıkmıyor.

2 Aralık 2009 Çarşamba

BAYRAM - MİSAFİR - NİŞAN

Bu bayramın yoğun geçeceğini daha önce yazmıştım bayram telaşıyla nişan telaşı biraraya gelince yoğun bir bayram geçirmiş olduk. Olsun ama herşey çok güzeldi. Böyle günlerde bütün ailenin biraraya gelmesini seviyorum. Neyse geçelim resimlere



Bayramın 1. günü annemgilden teyzemgile parktan geçtik, tabiki çocuklar içinde mola vermiş olduk. Eşimin sadece çocukları çektiğini düşünüyordum ama benide bu arada çekmiş siz bunu bayram kombini olarak alın...

Bayram gezmemiz annemler, Dürdane Teyzem ve yengemler yani eltimgil. Nişan evi olduğu için en son orada toplandık. Çok kalabalık olduk. Suat ablamgil 8 kişi, Ayla yengemgil 4 kişi, biz 4 kişi 1kişi olarak da Ferhan annem vardı. İnanın bu kalabalıkta yemek derdine düştük hiç fotoğraf çekmeyi akıl edememişim.

Fırat karısı ve küçük kızları bizde kaldılar. Maşallah Nisan bebek ne verseler yiyor. Benim çocuklarım hiç böyle olmadıkları için çok şaşırdım. Yemeğini düzgün yiyen bebek annesinide üzmemiş oluyor. Diğerleri de Ferhan annemde kaldılar. 2. günde orada toplanmış olduk.

Asıl gelelim nişan gününe o günde bizde toplandık bizim ekip kuaföre gittik giyindik süslendik. Akşam üzeri yine ankaradan eşimin halasıgil geldiler . Hep beraber nişana gittik.



evet bu şahıslar meşhur nişan çiftimiz Seçil ve Selçuk... Nişanları, duaları ve nikahları hepsi bir arada oldu. Seçil'in tayin işi için nikahları da nişanlarında olmuş oldu.



Seçil çok güzel olmuştu, kıyafeti saçı makyajı hepsine bayıldım. Hiç boydan fotoğraflarını çekmemişim.



Bu da küçük tosbağam kravata dikkat lütfen herkes bunu takmasa olmazmıydı diye sevdi.







bunlar da tosbagaların baba tarafından kuzenleri


Nişanı atlatmış olduk darısı düğünlerine inşallah.

Bunlara Baktınız mı?

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...