Pages

28 Ocak 2010 Perşembe

TAZE TAZE KAR GÖRÜNTÜLERİ




Sabah kalktım ve dışarı bir baktım süpriz...  Çorum'a yılın ilk karı yağdı ama az yağdı akşama kartopu oynama hayallerimiz vardı neyapalım olsun bembeyaz bir güne uyanmak da güzeldi.


Şirketteki odamdan bahçenin görünüşü.





Bunlarda öğlen servise binmeden yakaladığım arkadaşlardan bir kısmı


27 Ocak 2010 Çarşamba

GÜNLERDİR

Günlerdir yoktum. Büyük tosbağam cuma günü karne aldı. Matematik, türkçe ve ingilizcesi 4 diğerleri hepsi 5 ve takdir aldı. Onu kocaman öpüyorum.

Pazartesi Ankara'da yine doktor randevumuz olduğu için
ve annemler Ankarada olduğu için
ve kızkardeşim Şevkiş öğretmen olup tatilini Ankarada geçireceği için
ve bizimde onları yaza kadar göremeyeceğimiz için
ve okullarda tatil olduğu için
ve bende birkaçgün kaçabileceğim için

cuma akşamı 18:30 otobüsüyle Ankara yollarına düştük. Kardeşim Kayseriden ben Çorum'dan otobüslerimize bindik. Bindik binmesine de okul tatili sebebiyle ne yoğunluğu düşündük ne de kar fırtınayı... Otobüsümüz 19:00'a doğru hareket etti. Hep öğrenciler vardı. Çorum'da bu sene hiç kar yağmadı. Buna ençok Kayra üzülüyor. Yolda sadece Elmadağından korkuyorum çünkü Çorum - Ankara yolunun en sıkıntılı yeri orasıdır. Kalırsak orada yolda kalırdık. Kalın giysiler ve yiyecek stoğuyla yollara döküldük. Eşlerimizde yok yanımızda onlar evde bizi bekleyecekler. Bizim turta biraz hareketli, otobüste hiç uyumadı sağolsun. Elmadağ'a yaklaşırken Şevkiş aradı (onların otobüsü nereden baksanız 1 saat kadar önde) neredesiniz dedi bende Elmadağ'a yaklaştık dedim. Sakın gelmeyin kar yağıyor biz durduk ilerleyemiyoruz demez mi hıh dedim kaldık yolda, bizim otobüsümüzde biraz ilerleyince artık yavaşlamaya başladı. Ama hiç durmadık yavaş yavaş ilerledik. Çok güzel kar yağıyordu Kayranın içi gitti bıraksam otobüsten inip kar oynayacaktı. Tuğra ise ilk kar görmenin sevinciyle şaşkındı. Camdan bakıyor biryandan da konuşuyor

Tuğra : (gökyüzüne bakarak) Anne akıyor
Kayra : Kar yağıyor
Tuğra : nereden akıyor
Kayrayla ben koptuk zaten:))

Çok şükür Elmadağ'ı sağ salim atlattık. Normalde 3 saatlik yolu 5 buçuk saatte gitmiş olduk.Ankara'ya vardık ama AŞTİ'ye girmenin imkanı yok. Gecenin 23.30'unda acayip trafik vardı. Epey bir sürede AŞTİ'nin önünde ilerlemeyi bekledik. Sonunda otobüsten inmeyi başarabildik. Şevkiyegilde 10 dk kadar önce gelmişler. Kerim babam Şevkiyegil bizi bekliyordu. Sonunda kavuşabilmiştik. Kalabalıktan öpüşemedik bile hemen arabaya bindik ama yine hareket edemiyoruz. Eve varmamız 00:30'u buldu. Biraz yemek yiyip derin uykulara daldık....

21 Ocak 2010 Perşembe

e-mail geldi

Patronumun bana gönderdiği e-mail

Patron gelir ve bu sene zam yok derse ne yaparsınız????









İşe yaramazsa




oda yaramazsa




eğer o da işe yaramaz ise



yapacak birşey yok demektir...


*** acaba patron ne demek istedi :))

19 Ocak 2010 Salı

MİS KOKULU EKMEKLER


Bu ekmek makinamın mutfağımdaki yeri. Yerini çok sevdiğine eminim:))


bunlarda ekmeğin pişmesini bekleyen kurt gibi aç tosbağalar...




bu da tam buğday unlu ekmeğim bu ekmeği beğendim yemesi kepek ekmeğinden daha güzel hergün olmasa da ara sıra yapıyorum. Ekmek yapma makinasını alalı neredeyse 1 ay oldu ben hiç dışarıdan ekmek almadım. Hergün bir adet yapıyorum o da bize yetiyor. Kimsede dışarıdan ekmek alalım demiyor. Hergün yapmaya da devam edeceğim ta ki elektrik faturasını görene kadar. Araştırmalarıma göre çok elektrik tüketmiyormuş ama göreceğiz bakalım:))
Tam buğday unu hakkında da bir iki şey söylemek istiyorum. Bu un çok kabarmıyor ve fabrikalar bunu sağlamak için içine çok miktarda katkı maddesi koyabiliyorlar. Bu yüzden çok iyi bilmediğiniz unlar almayın. Hazır kek ve pasta unları da buna dahil...

16 Ocak 2010 Cumartesi

BEĞENMEDİM



Bu pastayı pekçok blogda gördüm bir heves pazar günü malzemeleri ayarlayıp yapmaya koyuldum. Bana tuhaf gelen tatlılarda labne peynirinin kullanılmasıydı. Peynir ve tatlı fikri bana pek hoş gelmiyordu. Künefeyi sevmemenin nedenlerinden biri de bu olabilir. Künefe yerken poaçaya şerbet dökmüşümde yiyormuşum gibi geliyor.
Gelelim bu pastaya pek çok blogda görmüştün en son çatıkatının birkaçkez yaptığını görmüştüm. Kreması mükemmeldi ama neskafeye batırılmış kedili bisküviler berbattı. Kimse sevmedi hatta yarısını atmak zorunda kaldım. :((

Not: Hep güzel güzel yemeklerimizi yazacak değiliz ya beğenmediklerimizide paylaşalım dedim.

Tekrar Not: Eşim benden iyi bloger oldu. Resmini çekme fikri onundu nasıl olsa yayınlarsın çekeyim dedi. Yoksa benim aklımdan yine geçmemişti. Kendisine bloğuma katkılarından dolayı teşekkür eder plaketini vermek için sahneye davet ederim:))

Tarifini soranlar olmuş aklımda kaldığı kadarıyla

Malzemeler:
Nescafeli su; kedidili bisküviler bu suya batırılıyor.
Kreması da 2 paket kakaolu krem şanti, yarım paket labne peyniri ve çokokrem

13 Ocak 2010 Çarşamba

MESLEK SEÇİMİ




Abisi düşüne dursun ne olmak istediğini bizim bastıbacak buldu mesleğini

Dümbelekçi:))))))

Ritm duygusuyla yanıp tutuşuyor bizim ufaklık
eline ne geçirirse farketmiyor.
Önce sehpalarla başladı bu mesleğe en küçük boyuna oturuyor en büyüğünü çalıyordu.
Artık bir çalgı aleti yetmedi ona
O da mutfaktaki plastik kapları keşfetti
Haa bizim mesleğimiz mi

dansözlük:))

Boşa çalmıyor oğlum oynayın diyor bizde oynuyoruz...



11 Ocak 2010 Pazartesi

TUVALET SORUNU

Canları sağolsun benim tosbagaların tuvalet eğitimleri hep sorunlu oldu. Büyük tosbağa tuvalet ihtiyacını 3 yaşında söyledi. Daha doğrusu küçük yaşta kreşe başladığı için orada öğretmenlerine söylüyordu ama evde bize söylemiyordu. Aslında çok hatırlamıyorum ama çok cebelleşmiştik. Hala da tuvalet sonrası sifon çekme ve el yıkama konusunda da sinir harbi yaşayabiliyoruz.

Küçük tosbağaya gelince mayıs ayında 20 aylık iken bakıcımızla beraber bir karar aldık ve alıştırmaya çalıştık. Güya ben uyanığım ya yaz temizliği yapmadan bu işi bitirecek ve halıları filan yıkamaya verecektim. Tabiki benim hesaplarım Turtaya uymadı. Söylemem Allah söylemem. Bir kere bile olsun tuvalete yaptıramadık. 1 ay uğraştık ve pes eden taraf biz olduk. Tekrar bez bağladık. Yaz boyu bezli gezdi. Aksilik gibi hiçte şikayetçi değil... Büyük tuvaletini yapınca rahatsız olur derler ama bizimkinde tık yok.

Kızkardeşimin 2 yaş arayla iki çocuğu var onlara iki yaşları civarında hemen öğretti hatta 1 haftada öğrendiler. Bunuda bilince ben hepten sinir oluyordum.

Neyse Eylül gibi biz tekrar başladık bu işe ama o kadar zor söyledi ki hala bazen altına yapıyor. Söylediği de küçük tuvaleti büyükden tık yok. Bazen de enterasan davranıyor. Mesala dışarıya çıkarden bez bağlıyorum eve gelene kadar ne yapıyor ne de çişim var diyor. Eve gelince yapıyor. Geçen ay Ankaraya gittiğimizde saat 10:00'da evden çıktık akşam 6'da Çorum'da evimizdeydik hiç yapmamıştı ve de yolda da söylememişti. Ama başka bir eve gittiğimizde söylüyor yaptırıyorum. Maaşallah deyin ne olur.

Şimdi gelelim büyük tuvalete onu bir türlü halledemedik. Ne yaptıysak olmadı. Şaşkaza bir iki kez tuvalete yaptı bizde arkasından baybay yaptık sifonu çektik olmadı olmadı... İlginçtir akıyor diyor gidiyoruz yok bakıyoruz ki 5 dk sonra "bakmayın" diye saklanıp altına yapıyor. Birgün bezine yaptırdım ama değiştirmedim gezsinde rahatsız olsun diye burnunu tutup "kokuyor, kokuyor" dedi değiştirdim ama yine aynı yine aynı.

Bu sıralar ise altına yaparsa kızıyorum ben kızınca da abisi bana kızıyor. Anne "kızma ne olur diyor" Birkaç akşamdır bunları yaşıyorduk, dün yine altına yapmış bende kızdım biraz "abi annem kızıyor diye" beni şikayet ediyor. Akşamüstü diğer odadan abisine sesleniyor. Kayra bir geldi anne kaka yapmış diye... Uyanık bacak kadar boyuyla ben kızıyorum diye artık abisini çağırıyor. Abisini çağırmayı akıl ediyor ama tuvaletini klozete yapmayı akıl edemiyor. Bu yaramazlık değildir de nedir sorarım size...

7 Ocak 2010 Perşembe

İLK ÖDÜLÜM



SUNSHINE (GÜNIŞIĞI) Ödülümün adı buymuş. Bilgilerinden çok faydalandığım sevgili sarmaşıkeczanesi beni bu ödüle layık görmüş. Çok teşekkür ederim çok mutlu oldum. Benim de 12 kişiye göndermem gerekiyormuş. Benim zaten 16 izleyicim var hepsine sevgilerimle gönderiyorum.

3 - kokosh
12 - paşa
13 - ebruli






6 Ocak 2010 Çarşamba

AŞURE



Malum bütün bloglarda var neredeyse, meşhur aşure hanım

Bendeniz çok severim kendisini bu ilk yapma girişimim daha önceleri annelerle idare ediyorduk. Annem Ankarada yaptı yedi kayınvalidemdende bir ses soluk çıkmadı, kaldık aşuresiz.

Bende kolları sıvadım gittim alışverişe malzemeleri aldım akşamdan ıslattım sabah ta kalktım işe gittim geldimki aşure soğumuş bile yememizi bekliyor.

Yani itiraf ediyorum ben yaptım diyemeyeceğim. Bakıcımız Şerife Abla halletti sağolsun. Çok güzel olmuş ellerine sağlık...

2 gündür afiyetle yiyoruz.

Blog komşularımada dağıtmış olayım sizlerede afiyet olsun


Not : Fotoğrafı ertesi  gün çektiğim için biraz koyulaşmıştı. Üzerinede nar sevmiyorum.

Tekrar Not: Kayınvalideciğim sesimi duymuş dün bir tencere aşure göndermiş:))

4 Ocak 2010 Pazartesi

ÇALIŞAN ANNE Mİ ÇALIŞMAYAN ANNE Mİ

Ah ah bu sorunun cevabını bende bilemiyorum. Çocukluğum gençliğim hep maddi sıkıntılarla geçti. Her zaman annemin çalışmasını isterdim. O çalışınca  her istediğimizi alacaktı ya, daha rahat yaşayacaktık ya... Birde benden 2 yaş küçük kızkardeşim var. birimize birşey alınmaz alınırsa ikimize de alınır. O yüzden çoğu zaman da 2 tane alınacak para bulunamaz hiç alınmazdı. Bu sebepten ötürü tek kardeş olmayı isterdim hep...

Bugün ise bunların tam tersini düşünüyorum. Kardeşin ne demek olduğunu kardeşliğin önemini büyüyünce anladım. Keşke daha çok kardeşim olsaydı. Belkide bu yüzden daha çok çocuk istiyorum.

Çalışmak konusuna gelince çalıştığım günlerde ev ortamını, oğluşlarımı ve de özgürce yaşamayı özlüyorum. Ama evde birkaçgün oturunca da işi özlüyorum. Bu yılbaşı tatilinde cuma günü hep evdeydim temizlik yaptım çocuklarla zaman geçirdim. Eşim çalıştı. Cumartesi çalıştım pazar yine evdeydim. Pazarda eşim çalıştı. Yani ben tam kocası işte ev hanımı modunda iki gün geçirmiş oldum. Kayra ile bol bol ders çalıştık. Turtayla çok çok öpüşüp koklaştık ve sonuç bugün arkamdan çığlık çığlığa aylayan bir çocuk... Bunları yazarken bile gözlerim yaşarıp burnumun direği sızlıyor. Evişi yönünden evde olmak çok kötü ortalığı bir türlü derli toplu tutamadım. Ama çocuklarla geçirilen zamanın değeri yok. Kayra'ya hep diyorum evde olmayı özlemişim diye o da hep "keşke çalışmasan böyle iyi oluyor diyor" Onunla daha fazla sohbet etme imkanım oluyor. Akşamüstü çayın yanında birşeyler yerken birbirimize anlatacak çok şeyimiz oluyor. Evde bakıcıyla iki yabancı gibiler. Kayra 7 yaşındayken geldiği için ona pek yakınlaşamadı. Bakıcımızda daha çok Tuğrayla ilgileniyor Kayra büyük diye pek ona dönüp bakmadı. Böylece aralarında aşamadıkları bir uçurum var. O yüzden Kayra hep yanlız kalıyor. Bu konuda hep bir yürek sızısı yaşıyorum. Kayra küçükken birkaç gün izin yaptığımda artık boğazıma yağışır bırakmazdı beni hatta yanyana yatıp uyumak bir yana üzerimde uyurdu.

Küçükken bu tip bağımlılıkları oluyor büyüyünce de konuşarak paylaşma istiyorlar. Hülya Avşar hep anlatır ya "benim annem çalışıyordu ben hep boş eve gelirdim ama arkadaşımın annesi evhanımıydı onların evinden hep kek kokuları gelirdi." diye.

Birde bebek için annesinin kucağı güven demek, acıyı iyileştirmek demek, sevgi demek, huzur demek, mutluluk demek, ama bizler 2 kuruş için ya da kariyer için onları başka insanların kollarına atıyoruz.

Bunlar hep maddiyatla alakalı şeyler. Maddi durumum iyi olsa hem çalışmaz hemde 1 tane daha çocuğum olsun isterdim.

Belki büyüyünce zengin olursam bu hayallerimi gerçekleştiririm.

Bunlara Baktınız mı?

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...