Pages

26 Şubat 2010 Cuma

yaşam tarzı

Kilo vermek istediğimden bahsetmiştim. Bu sefer perşembe günü başlamış oldum. O kötü pazartesileri yıkmak adına... Bu sefer bu olaya daha farklı bakıyorum. Ben diyet yapmıyorum ve de yapmayacağım. Aslında bu kelimeyi kullanmak bile istemiyorum. Benim için ve kilo vermek isteyenler için bütün motivasyonu kıran bir kelime bence. Diyet yapılır ve biter sonra eski düzene geçilir ve tekrar kilo alınır. Yani diyet bitmez hep bir diyet öderiz. Sorun sadece alışkanlıklarımızı değiştirmekte oluyor ah onları bir değiştirebilsek, istesek de kilo almayız. Hayatımızı bir rutine oturtmuşuz. Biz istemesekte elimiz, kolumuz, vücudumuz bu rutin dahilinde çalışıyor. Sizlere de olmuştur bazen birşey yaparız niye yaptık, ne zaman yaptık bilmeyiz. Mesala hergün araba ile işyerine aynı yoldan gidiyorsunuz dikkat edin bazı günler işyerine nasıl vardığınızı bilemezsiniz. Hangi ışıklarda durdunuz. O kalabalık caddeyi nasıl geçtiniz bilemezsiniz. Çünkü o yolu rutine bağlamışsınızdır. Yemek yemekte bunun gibi birşey. Televizyon izlerken ne kadar yediğinizin farkında olamazsınız ya da masada...

Bunun da çaresi farkındalıklarımızı artırmakta geçiyor. Örneklersek

* Masanın hep aynı yerine oturmamak
* Tabaklarımızı değiştirmek (renklerini değiştirmek yerine puantiyeli tabaklarda yemek gibi)
* Sabunumuzun diş fırçamızın yerini değiştirmek
* Hergün kullandığımız yolları değiştirmek
* Yatağın hep aynı tarafından kalkmamak
* Koltuklarımızın yerini değiştirmek.

yani hayatımızı alt üst ederek kendimizi şaşırtmamız lazımmış ki aynı standartta yemek yemeyelim. (Bu bilgiler Yasemin Soysal'ın Tek Şişman Beyniniz kitabından)

Evet bende bu standartlarımı kırmaya çaılıyorum. Hiç kolay değil yada motivasyonum çabuk kırılıyor ama yılmıyorum. Çünkü ben kendimi böyle görmek istemiyorummm.

1 haftadır Demet yaptı bende yapabilirim deyip azmediyorum. Kendime bakıyorum da herşeyi bebekler gibi ağzıma götürme huyum varmış şimdi bunu üzerinde çalışıyorum. Hala pekçok şeyi ağzıma götürüyorum ama sadece bir lokma alıp bırakıyorum. Benim için bu da büyük bir başarı. Bu başarının sonucunu da 1 haftada 2 kg vererek kendimi kutluyorum... Amacım bu yemek düzeninin benim yaşam tarzım olması için elimden geleni yapacağım.

25 Şubat 2010 Perşembe

HAYIRLI KANDİLLER

Bîr Yahudi İleri geleni Mekke'de Peygamberimizin doğduğu gece, içlerinde Hişam ve Velid bin Muğire, Utbe bin Rabia gibi Kureyş ileri gelenlerinin bulunduğu bir toplantıda,


- "Bu gece sizlerden birinin çocuğu oldu mu?" diye sordu.

- "Bilmiyoruz" diye cevap verdiler.

Yahudi, "Vallahi sizin bu ihmalinizden iğreniyorum!

"Bakın, ey Kureyş topluluğu, size ne söylüyorum, iyi dinleyin. Bu gece, bu ümmetin en son peygamberi Ahmed doğdu. Eğer yanlışım varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiş olayım. Evet, onun iki küreği arasında kırmızımtırak, üzerinde tüyler bulunan bir ben var" dedi.



Toplantıda bulunanlar Yahudinin sözünden hayrete düştüler ve dağıldılar. Her birisi evlerine döndüğünde bu durumu ev halkına anlattılar. "Bu gece Abdülmuttalib'in oğlu Abdullah'ın bir oğlu doğdu. Adını Muhammed koydular." haberini aldılar.



Ertesi gün Yahudiye vardılar:

"Bahsettiğin çocuğun bizim aramızda dünyaya geldiğini duydun mu?" dediler.

Yahudi "Onun doğumu benim size haber verdiğimden önce midir, sonra mıdır?" dedi.

Onlar, "Öncedir ve ismi Ahmed'dir" dediler. Yahudi, "Beni ona götürün" dedi.

Yahudi ile beraber kalkıp Hz. Âmine'nin evine gittiler, içeri girdiler.

Pegamberimizi Yahudinin yanına çıkardılar. Yahudi Peygamberimizin sırtındaki beni görünce, üzerine baygınlık geldi, fenalaştı. Kendine gelip ayıldığı sırada,



"Ne oldu sana, yazıklar olsun" dediler.



Yahudi, "Artık İsrailoğullarndan peygamberlik gitti. Ellerinden kitap da gitti. Artık Yahudi âlimlerinin kıymet ve itibarları da kalmadı. Araplar peygamberleriyle kurtuluşa ereceklerdir.

Ne güzel böyle bir peygamberin ümmeti olmak. Allah'ım bu güzel gecede bütün günahlarımızı bağışlar dualarımız kabul eder inşallah herkese hayırlı kandiller.

Not: Bu metin bu siteden alıntıdır.

23 Şubat 2010 Salı

KİLO, ŞİŞMAN, DİYET IVIR ZIVIR





Benimde nereden baksanız vermem gereken bir ortalama (çünkü bu günlerde tartılmadım) 15 kg fazlam var. Bunun için zaman zaman bazı çabalar göstermedim değil. Ama sonuç klasik yoyo sendromu diyetin bittiği gün kilo alınmaya başlanır ve bir bakmışsın diyete başladığın kilodan da daha fazla olmuşsun. Sonra tekrar diyet yaparsın sonra tekrar kilo alınır. Bu böyle birkaç defa daha devam eder. (bknz: Sibel Can) Sonra ben böylede mutluyum deyip (bu tabiki kocaman bir yalan oluyor) kilonuzu akışına bırakırsınız. Artık diyetlere inanmamaktasınız sadece 1 sabah kalktığınızda zayıf olmayı hayal edersiniz ama sınırsız yemeleriniz devam ederrrr  giderrr.

Birgün Yasemin Soysal diye bir yazarın Tek Şişman Beyniniz kitabını duydum. Enteresan geldi aldım hemen okudum okuduklarım karşısında hayrete düşüyordum. Kilomuzun yanlış düşünce gücünden zihnimizin yanlış komutlanmasından kaynakladığını uzunca anlatıyordu. Ve oradaki bir cümle çok hoşuma gitmişti. Diyordu ki "bütün şişmanlar neredeyse bir beslenme uzmanı kadar bilgiye sahiptir ama bunu uygulayamazlar" evet sorun buradaydı uygulama... Az yememiz gerektiğini biliyoruz yada herhangi bir besini nasıl tüketmemiz gerektiğini biliyoruz ama bir türlü UYGULAYAMIYORUZ. Değil mi?

Kitapta çocukluğumuzda annelerimizin dediği "tabağında bırakma arkandan ağlar" "günah çöpe gidiyor" gibi sözler yada ileriki yaşlarımızda çokça duyduğumuz "doğum sonrası kilolar kalıyor" yada "yaş ilerledikçe kilo almaya başlanıyor" gibi bize sıradan gelen sözlerin biliçaltımıza yerleştiği zamanı gelince bizi o şekilde yönlendirdiği uzunca anlatıyor. Bunları uygulayamamızın sebebini de anlatmış yazar 2 gün diyet yapıp yada spora yazılıp fazla sürdürmeden bırakmamızın sebeplerinden bahsetmiş. Diyor ki bir şeyin alışkanlık yapabilmesi için 21 gün hem zihnen yapıp hemde gerçekte uygulamamız gerekirmiş gibi pekçok bilgi veriliyor.

Tamam ben bu kitabı okudum daha sonra "şişmansanız sebebi var" kitabını da okudum ama hala uygulayabilmiş değilim. Yani sonuç elde var sıfır. Blogların birinde (çok özür dilerim adını almamışım) bir siteden bahsediyordu şişman manifesto buradaki Demet arkadaşımızın vermesi gereken tam 75 kg. varmış ve bunüne kadar tam tamına 50 kg vermiş. İnanabiliyor musunuz ben 75 kg bile değilim neredeyse bir insan yerine 2,5 insan olarak bu günlere kadar gelmiş. Ama 1 yılda 50 kg vermeyi başarmış. Sitesinde detaylı anlatmış. Neler yediğini nasıl spor yaptığını neler yaşadığını ayrıntılarıyla yazmış. Çok kutluyorum kendini köstek değil destek oluyorum.

Beni yediklerinden çok yaşadıkları, bunları anlatış biçimi ve bu süreçte düşünce gücünü nasıl olumlu kullandığı ilgilendirdi. Demet bu kitabı okumamış olabilir hiç bahsetmiyor ama kitapta anlatılanları bir şekilde hayatında uygulayabilmiş. Bunu da kendi tarzıyla anlatmış. Bütün siteyi 3 günde filan kafamı kaldırmadan okudum. Öyle etkilendimki perşembe gününden beri bende sağlıklı beslenmeye dikkat ediyorum. Demet hep diyorki kendinize "demet yaptıysa bende yaparım" deyin diyor. Bende kaç gündür o bu kadar kiloyu verebildiyse bende verebilirim başarabilirim diyorum. Bende biliyorum ki bunu hayat tarzım olarak uygulamam gerekecek. Farkındalıklarımızın artması lazım. Hep zayıfları örnek veriyoruz. O yiyor ama kilo almıyor diye ama cidden onlar az yiyorlar. Tabaklarında yemek bırakıyorlar. Yemeklerin tadını alarak kokularını duyarak yiyorlar. Ama biz oburlar çöp kovası gibi ne bulursak yiyoruz.

Benim en büyük sorunum yemek dökememek hiçbir lokmayı çöpe atamam hep yerim. Aman kalmasın der yerim. Çocuklar yemez tabaklarını bitiririm. Abur cuburları yarım bırakırlar ben bitiririm ama ha bire yerim. Şimdi ona bir çözüm buldum bu türlü tabaklarda kalan yemekleri plastik bir tabakta biriktiriyorum ve sabah işe giderken mahallemizde yaşayan sokak köpekleri ve kedileri için bırakıyorum. Hem çöpe atmamış oluyorum hemde zavallı hayvancıklar faydalanmış oluyor benimde içim rahat...

19 Şubat 2010 Cuma

HEM BURADAYIM HEM YOKUM

Bu günler nasıl geçti bilmiyorum. Cumartesi öğleden sonra eşim ve tosbağalar göz muayenesinden geçtiler. Eşim uzun zamandır artık iyi göremiyorum deyip duruyordu. Kayra'nın zaten gözlüğü vardı ama tellerinden dolayı 1 yıldır takmıyordu. Turta ise ilk göz kontrolünden geçmiş oldu.


Babamıza doktor biraz söylendi geç kalmışsın gözlerinde tembellik oluşmuş dedi. Gözlük verdi. Ayrıca göz tansiyonu yüksek çıktı damla verdi 15 gün sonra tekrar görüşelim dedi.

Kayra'nın bir gözünün derecesi aynı diğer gözünün derecesini de biraz düşürdü.

Tuğra ise hiç gıkını çıkarmadan o gün muayene oldu. Kayma yok ama bozukluk olabilir dedi. Damla verdi damlatıp getirin dedi. Ve pazartesi tekrar götürdük 3 derece astigmatı çıktı. Çok yüksek, hemen almadık gözlüğünü başka bir doktora da götüreceğiz belki yanlış ölçüm filan olmuştur. Hayırlısı Allah'ım başka dertler vermesin. Gözlük beğenmece filan akşamı ettik. Eşime çok yakıştı. Ama o benimle durmadan dalga geçti

Eve giderken güzel kızları görünce

Evet artık daha net görebiliyorum.

Hanım sen böylemiydin ben seni başka görüyormuşum. Gibi...



Pazar günü sevgililer günü idi ama bizim için pek önemi yok. O yüzden sıradan bir pazar gezmesi yaptık. Evin birkaç eksiğini aldık. Hatta plastik bir leğen almıştım. Eve giderken kardeşimi arayıp

-Benim herif bana ileğen aldı gıı seninki ne aldı diye espriler bile yaptık.

güzel bir havada çocuklarımızla beraber geçirdiğimiz güzel bir gündü.



Pazartesi işyerimdeki bilgisayar uçtu. Sabah sabah büyük bir şok. Elim ayağım durdu. En önemlisi de içindeki bilgilerim ve fotoğraflarım. En son yılbaşında yedek almıştım. Neyse ki bilgisayarcımız kurtardı bilgilerimi de derin bir oh çektim. Ama pekçok siteye giremiyorum kendi bloğuma kayıt yapamıyorum deli olacağım. Neyse az önce geldiler de ayarladılar bilgisayarımı hemen yazayım istedim.

Bu haftamda böyle geçmiş oldu. Günler uzuyor güzeş artık yüzünü göstermeye başladı. Baharın geleceğini bilmek beni çok güzel hissettiriyor. Mutluyum bu yüzden. Şükürler olsun...

13 Şubat 2010 Cumartesi

KORE SALATASI

Bazı lokantalarda yemek gelinceye kadar servis ediliyordu ve ben çok seviyordum ama bir türlü nasıl yapıldığını anlayamamıştım. Ta ki kendisi Çorum'lu hemşerim (ama tanışmıyoruz) Defneyaprağı deneyip sitesinde yayınlayınca bende hemen denedim. Çok lezzetli oluyor. Tavsiye ederim. Fotoğrafını çektim sanmıştım ama bulamadım. Sevgili Handenur'da rica etmişti böyle yayınlayım dedim. Ev yapımı ekmeğimize banarak yemenin tarifi yok:))

Malzemeler:

* 3 adet salatalık
* 6 çay kaşığı dolusu kırmızı biber yada isot
* 1 tatlı kaşığı sumak
* Yarım limon suyu
* 1 diş sarmısak
* zeytinyağı
* tuz

Salatalıklar kabuğu soyulmadan zar kadar ince doğranacak. Halka halka yada büyükse ortadan ikiye keserek doğrayın. Diğer malzemelerin hepsini güzelce karıştırın. En önemli nokta bunu hemen yemeyin en az 2 saat bekletin 1 - 2 gün içinde de yenebilir. Aslında malzemeler kişiye göre değişir ben tarifine göre yazdım ama hiç böyle yapmadım. Malzemenin yoğunluğu baharat olduğu için damak tadımıza göre yaptım. Misafirlerimde beğendiler.

12 Şubat 2010 Cuma

KÜÇÜK LAFLAR

Pazar sabah yatak keyfi yapılır Tuğra yanımızdadır. Artık bizimle yatmaması gerektiğini bir şekilde anlatmaya çalışırız.
Anne : Oğlum sanada abininki gibi kocaman yatak alalım mı?
Tuğra : (Bizim yatağı göstererek) Bu yatak çok güşel
Anne : :)))
Baba : :)))

Anne ve baba yılmaz ve dün akşam tekrar konuyu dile getirir.

Anne : Babası oğluma kocaman yatak al
Tuğra : (Taaa salondan bizim odayı göstererek) Ben burada yatacağım
Anne : hıııı
Baba : :)))

bu konuşmalar herhalde turtamız askere gidene kadar devam edecek:))

10 Şubat 2010 Çarşamba

PAZAR EĞLENCESİ

Bu pazar tatilin son günü olması ve bizimde sıkılmamız sebebiyle kendimizi dışarılara atalım dedik.  Akşam Elif'le konuşmuştuk eşinin bu pazar evde olduğunu söyleyip kahvaltıya pide yaptıracağım diye bizi davet etmişti ama kayınvalidem bizdeydi gidemedik. Kayınvalidem kahvaltıdan sonra gidince bizde işi gücü bırakıp Elif'leri aradık hadi çıkalım diye. Malum Çorum'da fazla alternatifimiz yok çarşıyı biraz turladık hava soğuktu, sonra yeni açılan eğlence merkezine gidelimde çocuklar biraz eğlensin dedik ama onlardan çok biz eğlendik:))

(lütfen kocaman bir maaşallah deyin ne olur)





şunların güzelliğine bakın ya
hele de küçük erkeğim:))



babalar ve çocukları



anneler masa tenisi müsabakasında (çok da beceririz ya)





en son çay ve simit molası

6 Şubat 2010 Cumartesi

MİSAFİR

Geçen cumartesi (çok hızlıyım değil mi 1 hafta sonra yazabiliyorum) hem öğleden sonra hemde akşam misafirim vardı. Gündüz Kayra'nın okul arkadaşlarının anneleri vardı. Biz 4 anne güzel bir arkadaşlık ve samimiyet kurduk. Akşam ise yeni tanıştığımız bir aile vardı. Gündüz fotoğraf çektik ama akşam çekmemişiz.


bu masamız ve mönümüz (çalışan kadın pratik menüsü)
Sigara Böreği
Yaprak Sarma
Portakallı Kurabiye
Kore Salatası
Ekmek Yapma Makinasında Haşhaşlı ve Cevizli Ekmek
Aşure


Ekmeğim hala pişiyordu resimlerde yok ama herkes çok beğendi. Sıcak sıcak salataya banıp yemek cidden çok güzeldi.





Nisa'nın annesi Elif
Samet ve Serkan'ın annesi Emine
Kayra ve Tuğra'nın annesi bendeniz
Nurinnisa ve Sevra'nın annesi Demet

yoğun ve güzel bir gün geçirdik.

3 Şubat 2010 Çarşamba

Chochili Ev Terlikleri




Chochili Ev Terlikleri


*Geri Dönüşüm :Terliklerimiz ,çevreye % 100 duyarlı ve geri dönüşümlüdür.

*Yıkanabilir: Çamaşır makinesinde yıkanabilir,hijyeniktir.

*Hafif: Ayağınızda olduğunu bile farketmezsiniz :)

*Şık: Rengarenk seçenekleriyle çok şeker ve yumuşaklar.

Terliklere ulaşmak için TGAR

Bu şirin terlikleri sevgili JOY'un arkadaşı üretiyor Joy'da çok güzel tanıtımını yapıyor. Bu terliklere sahip olabilmek için bir yarışma düzenlemiş. Ben katılayım şansımı deneyeyim dedim.

Terlik için yeni fikirlerimizi soruyor.

1 - Biz bayanlar biraz çiçekli böcekli ışıltılı pırıltılı modelleri daha çok severiz değil mi?
2 - Bu sene leopar da çok moda değil mi?

Umarım fikirler yerine gitmiştir.

Herkese bol şanslar....

1 Şubat 2010 Pazartesi

ANKARA GEZİSİNE DEVAM

Ankara gezimizin 2. gününde büyük dayımları ziyaret edecektik. Çünkü dayımın Sivas'ta yaşayan kızı Ayten apandistten ameliyat olmuş ve dayımlarda kalıyordu. Bir nevi hasta ziyareti.

Dayımlar Ankara Kalesinde oturuyor. Dedemlerin kaç yıllık cumbalı bir evinde. Benim için manevi değeri çok fazladır. Rahmetli oldular anneannem ve dedem gelir aklıma. Biz hep Ankara dışındaydık bayramlarımız Ankarada geçerdi çok eğlenirdik. Oraların tarihi dokusunun ayrı güzelliği,  manzarasının (özellikle geceleri) ayrı güzelliği vardır. Bütün Ankara ayaklarının altında ne güzel...(Ama ben yine fotoğraf çekme özürlü olarak bu güzellikleri fazla resimlememişim)

Çoookkk kalabalıktık

Dayım yengem
3 çocukları
gelinler damatlar
5 erkek torun (en büyüğü 10 yaşında en küçüğü 3 aylık)

annem babam
2 kız çocukları
3 erkek 1 kız torun

toplamda 21 kişi





Kalenin meşhur merdivenleri sağdaki beyaz ev dayımın bakkal dükkanı idi artık emekli oldu.



siyahlı Ayten mavili ise kardeşim Şevkiye



bunlarda torunlar (malum hepsini biraraya getirmek çok zor oldu, zombi gibi gözüktüklerine bakmayın boyalı lolipoplar yüzünden:)) 

isimler soldan sağa

Ali Ufkun, Tuğra, Elif Dila, Alperen
Mert Turan, Hasan, Kayra, Güngör Ekin

Bunlara Baktınız mı?

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...