Pages

29 Mart 2010 Pazartesi

DAĞINIKLIK




10 yaşındaki bir çocuk bu kadar mı dağınık olur ya... Olmaz değil mi? olur! olur!  Sağolsun benim muzur oğlum çok dağınık bir çocuk. (Herşeyi buraya yazacağım ileride gelinim bu çocuğu nasıl yetiştirmişler derse bunları okusunda benim neler çektiğimi anlasın, bunun yetiştirme tarzıyla değil yaradılışla alakası var.) Tertip düzen hiç ona uğramamış. Kıyafetlerini topla derim peşinden odaya bir girerim ki ne göreyim bütün kıyafetler (kirli temiz farketmez) gardroba tıkılmış. Masanı topla derim, hepsi masanın bir kenarına yığılmış. Allahım ben ne yapacağım bu cocukla bilmiyorum.
Uzun zamandır odasını toplama planları yapıyordum. Çünkü odasına her girdiğimde ruhum sıkılıyordu. Cumartesi öğleden sonra izin günümdü direk eve gittim. Tuğra uyuyordu Kayra'da etütle yemeğe gitmişti. Yani ortalık sakin, bir aklım vur kafayı uyu dedi bir aklımda tembellik etme işe giriş dedi. Ve de giriştim.
Ama nereye elimi atsam tepeme yıkılıyor nereden başlayacağımı bilemiyorum. Şimdi çocuğa da suç bulmuyorum. Suç bizde de Tuğra gibi bir canavardan kaçırmak istediklerimizi hep Kayra'nın gardrobunun üstüne yığmışız ne arasan var birde tozlanmış anlatamam. Onları indirirken Kayra geldi eve o da ufak bir şok geçirdi. Odası darmadağın. Biz giriştik işe ama bitmiyor bir türlü. Hangi çekmeceyi açsam Kayra'dan bir ses "anne orayı sonra düzeltelim ne olur" ama annenin bu gibi sözlere kulakları tıkalıydı. 4 tane market poşeti çöp çıkardık odadan 2 poşette kitap çıkardık onlar kardeşine kalacak saklanacaklar. Şimdi odaya huzurla giriyorum. Evet temizlik gibisi yokmuş. O iş güç arasında fotoğraf çekmek aklımın köşesine gelmedi. Ama bir daha böyle dağılırsa (ki fazla sürmez) bu sefer kanıtlarımla karşınızda olacağım.

Not: Resmin konuyla bir alakası yok ama Galatasaray'ı her daim yenebilen Fenerbahçe'ye ithaf olunur.

25 Mart 2010 Perşembe

KÖSTEBEK PASTA

Kayroşumun doğumgününde köstebek pasta yaptım. Tarifini zeytinağacından almıştım. Çok güzel oluyor.


Kakaolu kekin içini oyup krema dolduruyorsun çıkardığın kek parçalarını ufalayıp üzerine yapıştırıyorsun.


Tabiki oğluşların eli değmezse lezzetli olmazdı değil mi?





MALZEMELER :

PANDİSPANYA
4 adet oda ısısında yumurta
1 su bardağı şeker
1 çay bardağı zeytinyağı
1 çay bardağı süt
1+1/2 su bardağı un+ 1/2 su bardağı nişasta
4 kaşık kakao
1 tatlı kaşığı kabartma tozu

KREMASI
1.5 lt süt

9 yemek kaşığı un
7 yemek kaşığı şeker
1/2 bardak antep fıstığı
Hindistancevizi
vanilya
1 paket krem şanti

Krem şanti hariç diğer malzemeler pişirilir. Krem şanti çok az bir sütle çırpılır. Soğuyan kremaya karıştırılır ve katı bir krema elde edilir.

22 Mart 2010 Pazartesi

DOĞUMGÜNÜ

Dün yani 21 Mart Nevruz Bayramı büyük tosbağamın, ilk göz ağrımın, küçük erkeklerimden birisi olan Kayramın doğumgünüydü. Hala inanamıyorum 10 yıldır bizimle beraber. Doğduğu günü unutmam mümkün mü? İlk çocuk her zaman farklı duygularla bekleniyor. Hamile iken doğumda bana birşey olurda göremezsem diye çok korkardım. Sadece 1 kere görmek için bile herşeylerimi verirdim. Hep şöyle dua ederdim. "Allah'ım öleceksem de öleyim ama bir kere göreyim öyle öleyim" derdim. Şükürler olsun 10 yıldır hergün görmenin mutluluğunu yaşıyorum. Allah'ım nice uzun seneler birbirimizi görmekten mahrum etmesin.

Bizim yaramazı da her çocuk gibi doğumgünü yaklaşınca bir heyecan kaplıyor. Günler öncesinden ne alacaksaınız, kimler gelecek kaygısı kaplıyor... Bu sene cumartesi akşamı aile büyükleriyle sade bir doğumgünü kutladık. Arkadaşlarını çağırmadık.


Sağolsun aile büyüklerimizden güzel bir resmimizi çeken çıkmadı.



Babaannemiz



anneannemiz ve dedemiz


Hediyelere gelince sağolsun benim tosbağa biraz huysuz. Yakından tanıyanlar ona pek hediye almak istemezler. Çünkü beğenmez. O yüzden babaannesi ve anneannesigil para verdiler. Bizde spor ayakkabısı sözü vermiştik. Pazar günü çıktık aldık.

18 Mart 2010 Perşembe

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ

Çanakkale Zaferini Mehmet Akif Ersoy'dan daha güzel anlatacak kimsenin olmadığı kesin o yüzden bende sizi bu şiirle başbaşa bırakıyorum...


ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE



Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor

Bir hilal uğruna Yarab ne güneşler batıyor

Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker

Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi

Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın

Gömelim seni tarihe desem sığmazsın

Ey şehit oğlu şehit isteme benden makber

Sana avucunu açmış duruyor Peygamber

M. Akif Ersoy

15 Mart 2010 Pazartesi

MUTLU YILLAR




Bu dayımız
Az önce onunla benim aramda beni çok utandıracak bir telefon görüşmesi geçti. Dayımızın 13 Mart yani cumartesi günü doğumgünüydü. Telefon açıp kutlamıştım ama buraya yazmak aklımın köşesinden geçmemişti. (Çok ayıp) Telefonla konuşurken hergün açtım baktım bloğunda yayınlarsın diye ama yayınlamadın küstüm demez mi benim başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Tamam hemen yayınlıyorum dedim. Tekrar tekrar mutlu yıllar diliyorum. (bugün geleceği ile ilgili bazı süprizler olabilir hadi hayırlısı falcı gibi konuştum demi?)

SAHTEKAR



Cumartesi akşam yemeği annemlerde yedik Kayra haftasonu orada yatmak istiyordu. Onu bıraktık eve döndük. Aslında Tuğra'ya da burada kal diye teklif ettim ama o hep "sen nerede yatacaksın ben senin yanında yatacağım" dediği için bizimle eve döndü. Bizim yan bloğun altında CD kiralayan bir yer var özellikle haftasonları uğrar film alırız. Bu haftasonuda saat 23:00'e geliyordu eşime hadi film alalım çekirdekte alırız dedim.(Rejimi sormayın o da hafta sonu tatilinde). Sevgili kocacığım pek oralı olmasa da beni kırmadı. Eşim konusunu bilmeden bunu alalım mı dedi ve aldık.
Allahım iyiki de almışız çok çok beğendim. Olay birkere benim gündemimden düşmeyen bir konu "Kayıp Çocuklar". Konu 1928 yılında yaşanmış gerçek bir hikaye. Gerçek olması filme ayrı bir özellik katıyor. Umudunu hiçbirzaman yitirmeyen bir anne... Çok etkilendim çok üzüldüm daha fazla anlatmamayım siz bulup izleyin derim.(Resim http://www.sinema.com/film/6624/sahtekar sitesinden)

12 Mart 2010 Cuma

PAZAR GEZİSİ

Pazar günü arkadaşlarımız aradı piknik yapalım dedi. Benim hiç gözüm kesmedi. Hava da soğuk olunca ekmek arası alıp barajda hemen yiyelim oylanmayalım dedik. Böylece çocuklarında gönlü olmuş oldu. Ama önce bir çarşı turu yaptık. Ekmeklerimi aldık. Baraja doğru yola çıktık ama saat akşam 5'i bulmuştu. Yani iyice soğuğa kaldık. Nasıl apar topar yediğimizi anlatamam.


Arkası meşhur Barajımız, yani Çorum'un denizi
Önde yanmaya çalışan ateşte bizi ısıtmak için elinden geleni yaptı sağolsun.

Burada ortalama 15 dakika kadar kalabildik. Dönüş yolumuzda Belediyenin sosyal tesisleri var orada bir çay içip ısınalım dedik.


Antikalarla döşenmiş otantik bir yerdi. Ayrıca gayet sıcaktı. Oda oda yapılmış bu yüzden çocuklarla çok rahat ettik. Yazın bahçesinde oturmuştuk ama içeri hiç girmemiştim. Bahçesi de ayrı güzel çünkü Çorum ayaklarının altında.






bu fotoğraflar için poz verirken gülmekten öldük diyebilirim. Eşlerimiz köy ağası gibi bizlerde köylü kızları gibi davranıp eylenceli dakikalar yaşadık. Ayrıca anladık ki uzun zamandır ailece fotoğraf çektirmemişiz.


Şu güzelliğe bakın Allah'ım nazarlardan saklasın. Kayra ve Nisa aynı sınıftalar. Çok güzel anlaşıyorlar. Bir bakıyoruz tartışmışlar bir de bakıyoruz hiç olayı uzatmadan konuşup oynuyorlar. Tuğra'da onlara ayak uydurmaya çalışıyor. Bir buluşmamızda Nisa'ya arkadaş diyor, diğer buluşmamızda abla diyor... Yani Nisa onunda arkadaşı...

Buradan da çıkıp marketleri dolaştık ve yorgun argın saat 10 gibi evimize varabildik ama çok güzel ve eğlenceli bir gündü.

9 Mart 2010 Salı

KARDEŞ SEVGİSİ II




Ve turta doğdu Kayra hala çok sevinçli kucağına alıp alıp "anne sen ne güzel birşey doğurmuşsun" deyip sırtını pışpışlıyor. Kucağına almasına bizim gözetimimizde hep izin verdim. Çünkü bu kadar beklediği bebeği sevdirmemek olmazdı. Kıskançlık yapıp zarar vermeyeceğini bildiğim halde hiç yanlız bırakamıyordum. Sonuçta o da 7 yaşında bir çocuk ne yapacağı belli olmaz.
Ama sağolsun benim canım eşim bu konuda da herzamanki gibi çok rahat davranmıştır. Ne olacak alsın kucağına, bakıversin kardeşine gibi cümleler hep eşim tarafından sarfedilmiştir.
Tuğra 15 günlük geceleri sık sık uyanıyorum haliyle uykusuzluk malum. Sabah eşim 7 gibi kalkıyor bebeği alıp içeri gidiyor 8 gibi evden çıkarken de bana sesleniyordu. Ben o bir saat çocuğum emin ellerde nasıl olsa diye mışıl mışıl uyuyordum. O sabahta aynı şeyler oldu eşim bebeği alıp içeri gitti bende uyumuşum. Bir uyandım bebek ağlıyor sesi de bana doğru yaklaşıyor ama saat 9 (ınıınınnnn) bende bir şok ben bu şoku atlatana kadar Kayra kucağında bebekle içeri girer ve
- Anne ben bunu susturamıyorum der.
nasıl yataktan fırladım anlatamam
- baban nerede diyorum
- işe gitti diyor
benim mantık hala almaz
Bebeği susturduktan sonra hemen eşimi aradım sen beni niye uyandırmadın diye
- Ne olacak ya Kayra başındaydı bebekte duruyordu
demez mi
Kayra'da yavrum o bir saatte kardeşini kameraya çekmiş hatta odaları bile çekmiş hatta ve hatta bizim odamıza gelmiş beni uyurken çekmiş (artık bendeki de nasıl bir uykuysa)
Sağolsun bir daha eşim bu olayı tekrar etmedi.
Ben hala Kayra 10 yaşında Tuğra 2,5 yaşında olmasına rağmen çok fazla yanlız bırakamam

8 Mart 2010 Pazartesi

KARDEŞ SEVGİSİ 1


Büyük tosbağam Kayram hep bir kardeş istiyordu. Hatta Tuğra'ya hamile olduğumu daha Kayra'ya söylemeden. Anne sen hamilemisin demişti. Nereden çıkardın dediğimde karnın şiş gözüküyor demişti. Ve bu süprizi söyleme vakti gelmişti ama ben sabredemedim babamız yokken söyledim. Çünkü Kayra'yı etütden almış eve doğru yürüyorduk. Birden söyleyiverdim. Söylememle bacaklarıma sarılıp bir ağladı anlatamam ama bu kıskançlık değil sevinç ağlamasıydı. Bu manzara karşısında çok mutlu olmuştum tabiki.

Günler geçti karnım büyüdü birgün çarşıdan eve doğru geliyoruz yolda Kayra bize kızdı ve karşı kaldırımdan yürümeye başladı. Eve girer girmez odasına gitti bir ağladı anlatamam. Sarıldık sakinleştirdim ve sebebini sordum anlatmaya başladı.

Biz giderken sarhoş bir adam önümüzü kesmiş bizden para istemiş sonra beni bıçaklamış ben ölmüşüm sonra babası da o adamı öldürmüş. Babası hapse girmiş ben mezara... (Türk Filmi) Kayra'da anneannesigilde kalıyormuş. Birgün camdan bakarken birileri oradan geçiyormuş. Anne varmış babaları varmış Kayra gibi çocukları varmış birde kucaklarında bebekleri varmış. Onlara bakıp bizde böyle olacaktık diye iç geçiriyormuş.
Bunu yolda gelirken düşünmüş, hem anlatıyor hem ağlıyor. Tabi bende boş durmuyorum bende ağlıyorum.

Kayra'da nasıl oluştuğunu anlayamadığım kardeşini görememe korkusu vardı. Ben doğum yapana kadar bu böyle devam etti. 2 - 3 güne bir ağlama krizleri tutuyordu. Anne "ya sen ölürsen ya kardeşime birşey olur da onu göremezsem" deyip durdu... (Arkası yarın)

6 Mart 2010 Cumartesi

KÜÇÜK LAFLAR


Anne : Kayra bir tane daha kardeşin olsun mu? Bak Tuğra ne tatlı değil mi?

Kayra : (Tuğra'yı göstererek ve gülerek) İstemem bir kardeş daha ben zaten bunu zor seviyorum:))

4 Mart 2010 Perşembe

BU SABAH

Bu sabah tartıldım ama istediğim sonucu göremedim. Geçen hafta 2 kg vermiştim ama bu hafta aynı yerde kaldım. Üzülmedim dersem yalan olur. Ne oluyorsa akşamları oluyor. Gündüz çok dikkat ediyorum ama akşam olunca habire yemek istiyorum. Bu nedir ya bu pisboğazlık. Yemeklerimde sorun yok ama meyve ve aburcuburlara çok zor hayır diyorum. Ama azmimi kırmadım başaracağım. Şimdiden bile zayıflıyorsun diyenler oluyor ama ben kendimden memnun değilim. Bu sıralar çok ta oruç tutuyorum onunda etkisi olabilir ama bilemiyorum yine de

Dün eşim ve Kayra Ankaradaydı. İkisi de doktor kontrolünden geçtiler. Kayra'nın standart diş kontrolleri vardı. Tellerini 12 saat takamasa da her akşam taktı. Doktoru da memnun zaten 1 ay sonra tekrar göreyim demiş.

Eşim için ise sevindirici gelişmeler var. Eşim 1,5 senedir iltihaplı romatizma hastası. 1,5 senedir ilaçlarını düzenli kullanıyordu bazen iyileştim sanıp kullanmıyordu sıkıntılarının tekrar devam etmesiyle ilaçlarına başlıyordu. Bu sıra ilaçlarına tekrar ara verdi ve hiç sıkıntısı yoktu. Tahlil sonuçları da iyi çıkmış 1 ilacını içmeyebilirsin demiş doktoru. Bizde sevindik umarım hiç kullanmak zorunda kalmaz. Çünkü devamlı ilaç kullanımı bir hastalığı tedavi ederken diğer yandan mide ve bağırsaklarını bozabiliyor. Allahıma şükürler olsun, dermansız hastalıklar vermesin kimseye

2 Mart 2010 Salı

ŞERŞE (ŞERİFE ABLA)


Bu bizim Şerife Ablamız Tuğra'nın Şerşe'si

Çalışan annelerin en büyük sorunudur çocuk bakıcıları. Eğer anneanneler babaanneler bakamayacaksa küçücük yavrularımızı kimlere emanet edeceğiz? 

Bizde bu sorunları büyük oğlum Kayra'da çok yaşadık. Kayra 3 aylıktı yeni bir işe başlamıştım. İlk günlerde annem bakacaktı  biraz baktı da ama daha sonraları evimizin uzak olması, arabamızın olmayışı ve de erkek kardeşim üniversite sınavlarına hazırlanıyordu evde yanlız kalıyordu gibi pekçok sebepten dolayı annemin bakması uzun süremedi. Bu sefer kayınvalidem geldi. Onunda evi uzaktı ama kayınpederim olmadığı için hep bizde kalıyordu. O da evini özlüyordu rahat edemiyordu birde 62 yaşındaydı yoruluyordu bakamadı, biz kaldık bakıcılara...

Kayra altı aylık gibiydi biz ilk bakıcımızı bulmuş olduk. Hülya abla iyiydi 1 sene kadar baktı Kayra'ya ama ben kadınla fazla iletişim kuramıyordum. Beni pek dinlemiyordu. Çocuğa neler yaptığı hakkında da fazla bilgi edinemiyordum. Birde ben evden çıkıyormuşum 18 - 19 yaşlarında bir kızı vardı o hemen eve damlıyormuş akşam ben gelmeden de gidiyormuş. Komşular söylemişlerdi. Bir iki kez yakalamıştık ama bunun hergün olması sıkıntılı bir durumdu.

Ben bu işten sıkılmaya başlamıştım daha sonra hangi akla hizmetse kendi evinde bak dedim onuda kabul etmedi ve biz yollarımızı ayırdık. Daha sonra adlarını bile hatırlamadığım 4 - 5 tane daha bakıcımız oldu. Kimi 1 ay çalıştı kimi ise 1 gün. Biz böyle sonuç alamayacağımızı düşünerek Kayra'yı 2 yaşında kreşe verdik. (hala bu konular geçince içim sızlar) Kreşte de çok hastalandı bir türlü kendini toparlıyamıyordu derken komşum ben bakarım dedi ama kendi evinde bakacaktı. Mecburen kabul ettik. 3 yaşına kadar baktı sağolsun ama 3 yaşında tekrar kreşe vermek zorunda kaldık.

Bu 3 yıl bizim için çok sıkıntılı geçti düşünsenize bebeğiniz elden ele savruluyor, herkesten farklı birşeyler kapıyor hiçbir şeyi alışkanlık edinemiyor. Bugün bile bazı davranışlarının sebebini buna bağlıyorum. Cidden çok üzücü bir durum.

Aradan 5 - 6 yıl geçti ve turta doğdu. 3 ay içinde bakıcı bulmam lazım etrafa haber saldık bir iki kişiyle görüştük en son Şerife Ablada karar kıldık. Hem evi yakındı hem kızını tanıyorduk hem eltimgilin apartmanında oturuyordu. Ama benim biliçaltımda kötü tecrübeler olduğu için çok tedirgindim. Bebeğimi başka birine bırakma fikri çok üzüyordu beni. Aynı şeylere silbaştan başlayacakmışım gibi geliyordu.
Neyse ben işe başlamadan birkaçgün önce Şerife Abla geldi. Geldiği gün çocuğu sevmesi kucaklaması girişkenliği kıpır kıpır oluşu beni çok rahatlattı. İlk görüşte aşk gibi ilk gün içimi rahatlatmıştı. 2,5 yıldır çok şükür hiçbir sorun yaşamadan bu günlere geldik. (kocaman bir maaşallah alayım). Tuğrayla arası çok iyi...
Turta ona Şerşe diyor, başka birşey dedirtemedik. Hele bu günlerde Tuğranın yaptığı bütün hataların sebebi Şerşe
- Şerşe oyuncağımı kırdı
- Bunu Şerşe bozdu
- Şerşe tötü

ama en önemlisi gönül rahatlığıya çocuklarımı bırakabiliyorum değil mi?

Bakıcı arayacaklara da tavsiyem (bu tavsiye etrafından birine çocuğunu bakıtacaklar için yani profesyonel bakıcı arayanlara göre değildir.)

* Kesinlikle çok genç olmamalı (yani aklı başında olmalı aklı bir karış havada olmamalı)
* Yine kesinlikle küçük çocuğu olmamalı çünkü aklı kendi çocuğunda kalıyor. Bizim Şerşe'nin torunları var Tuğrayıda kendi torunu gibi seviyor.
* Ağzı sıkı olmalı
* Vardan yoktan anlamalı (herkes çok zengin değil ben de dahil)

"Allah kimsenin gülünü kimseye koklatmasın" derdi ilk bakıcımın. Herzaman çocukların en değerli bakıcısı, meleği, herşeyi ANNAELERİ dir


Bunlara Baktınız mı?

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...