Pages

29 Nisan 2010 Perşembe

DÜĞÜN 2


 

Gecenin yakışıklısı ve kombini tabiki Tuğra'dan
Pantolon : Sosyete Pazarından
Gömlek : LC Waikiki
Papyon : Herhangi bir mağazadan

Not: Damat Beyimiz düğünde benden yakışıklı olamaz diye oğluma çeşitli suikastlar düzenlese de başarılı olamadı...


 

Posted by Picasa

Büyük oğluşum Kayra da bu arada çok karizmatikdi:))
Düğündeki bütün kızlar oğlumla dansetmek istedi!!!


Gülşah Öğretmen de oğlumun Etüt öğretmeni Seçil'in de arkadaşı
Kayra acayip seviyor öğretmenini


Düğünümüz bu şekilde sonlanmış oldu. Darısı bütün bekarların başına...  Çiftimiz mi onlar şuan Paris'te romantik bir balayı yapıyorlar.


Tekrar Not : 26 Haziran oğluşların sünnetine kadar düğün sezonunu kapatmış bulunuyorum.

28 Nisan 2010 Çarşamba

DÜĞÜN I

Sonunda düğünle ilgili yazacak zaman bulabildim. Yeni çiftimiz neredeyse balayından bile dönecek. Gelelim fotoğraflara...



Bu resim bizim ailenin bir kısmı

 

Bu da çekirdek ailemiz

 

Evimin bütün erkekleriyle aynı anda dans edemem ki!!!

 


Not: Bilgisayarıma Picasa yükledim memnun gibiyim ama bazı fotografları bloğa yükleyemedim biraz daha araştırmam lazım. Bilgisi olan varsa yardımlarını esirgemesin lütfen.


Posted by Picasa

23 Nisan 2010 Cuma

KINAGECESİ

 

Çarşamba akşamı Seçil'in kınagecesi vardı. Çok kalabalık olmayıp bizbize eğlenebildiğimiz güzel bir geceydi. Seçil herzamanki gibi çok şık ve güzeldi.
* Ne giydiğimi Turtayla halay çekerken Kayracığım çekmiş bizi orada görebilirsiniz.
* Orta resim yanımdaki kayınvalidem, görümcem ve düğün sahibi eltim.
* En alttaki turta da gecnin sonunda kıyafet kombiniyle bana poz veriyordu.
*Abimiz mi o çoktan masanın üzerinde uyumuştu bile.


Posted by Picasa

22 Nisan 2010 Perşembe

DÜĞÜN HAZIRLIKLARI (EV YERLEŞTİRME)



Eltimin kızı Seçil'den bahsetmiştim. Bu pazar evini yerleştirdik. Yorucu ama çok güzel oldu. Ev yerleştiren ve kendisi evleneli 10 yılın üzerinde olan bayanlar yeniden evlenme kararı aldı. Herşeyler yeni moda ve pırıl pırıl olunca böyle düşünmemek olanaksız değil mi?

Bıçakları yerleştiren eltim diğerleri ise kardeşlerinin eşleri
Ayrıca mutfağının manzarası da çok güzel, evler gözükse de önü açık.



Yeni ev yerleştirirken en zor kısım mutfak, sağolsun yengem de çarşıda birşey koymamış olmış; az kalsın züccaciye açacaktık. Birde bunlara ultra otomatik makinalar eklenip bu kadar kadın çalıştıramayınca olan ellerimize oldu. Bütün mutfağı elde yıkadık. Bulaşık makinası bulaşığın hangi aşamada olduğunu söylüyor. Yıkıyor parlatıyor gibi... En sonunda bitti diyor ve biz makinayı açıyoruz. Ama biz türkçe bilmiyoruz ya bitti deyince bitmiyormuş sonlandı demesi lazımmış. Allahım ne günlere kaldık.

 

evin diğer bölümlerini çekemedim. Oturmaya gittiğimizde artık. Ama dediğim gibi çok beğendim güle güle kullansınlar...
Posted by Picasa

20 Nisan 2010 Salı

KÜÇÜK EKMEKLER


bu küçük ekmekleri taaa geçen pazar yapmıştım. Hamurunu ekmek makinasında hazırladım sonra çıkarıp küçük ekmek şekilleri verdim. Fırına sürdüm. Güzel oldular ama üstlerine birşey sürmediğim için zor kızardılar. Tam birer lokma ağzımıza atmıştık ki bir gram bile tuz koymadığım ortaya çıktı. Sadece ben peynirle filan yiyebildim, ev ahalisi oralı bile olmadı... Zavallı ekmekçikler çok üzüldüm. Ne yapalım oluyor böyle şeyler.





17 Nisan 2010 Cumartesi

MİKRODALGA FIRINDA MISIR


İlk kez denedim mikrodalga fırında mısır patlatma işini. Bu şekilde kullanılan hazır mısırlar varmış ama ben klasik yöntemlerle evdeki mısırla yaptım. Cam kaseye biraz yağ ve tuz koyup biraz da mısır ekledim. Fırın kapağını da kapattım ve birkaç dakikada çok güzel patladılar.
Mikrodalga fırınlar yararlı mı? zararlı mı bilemiyorum ama benim çok sık kullandığım bir mutfak aleti. Umarım fazla zararlı değildir.

15 Nisan 2010 Perşembe

KÜÇÜK LAFLAR

Biz yatmadan önce (biz derken Tuğrayla ben başkası önemli değil) abisinin bizim yatağa yattığını görürse

* bak anne yine buraya yatmış.
* kalk diyorum kalk çabuk
* anne kalkmıyor bak
* (abisi kalkmamakta ısrar edince) tekme tokat girişir.

*********************************************

abisi odasına giderken bütün ışıkları yakar

* bak anne hepsi yanıyor
* çabuk git söndür
* git dedim sana
* (yine aynı sonuç abisi gitmeyince) tekme tokat girişir.

*********************************************

bu sefer büyük oğlumdan küçük laflar

okul dönüşü proje ödevlerinden konuşulur.

* Evren proje ödevinde beğendiği bir ev maketi yapacağını güzel olmazsa öğretmenin az not vereceğini annesiyle konuşur.

bunu duyan Kayra Evrenin annesine

* ya biz kötü bir evi beğeniyorsak:)) Öğretmen nereden bilsin bizim kötü bir ev beğendiğimizi değil mi:)) o zaman bize kötü not verir olmazki!!!!

14 Nisan 2010 Çarşamba

GÖZLÜKLERRRRR

Bizimkilerin gözlük maceralarından bahsetmiştim. Babamız ve Kayranın gözlükleri alınmıştı ama Tuğra'yı başka bir doktora daha götürmek istemiştim. Ve de götürdüm. Bu doktorda aynı şeyleri söyledi kayma yok ama 3,5 derece astiğmatı var ama 2,5 derece gözlük yazıyorum 6 ay sonra değiştiririz dedi. Doğru gözlükçünün yolunu tuttuk. Birkaç gözlük denedi beğendikleri oldu

* alalım diyorum
* al diyor.
* hadi koy çantamıza gidelim diyorum
* o tötü onu almayalım diyor.

birkaç kez gözlükçüye gidip geldikten sonra zorlada olda bir gözlük aldık. Daima takmıyor ama ara sıra da olsa takıyor. Alışması zor olacak ama takması lazım dercesi yüksek çünkü. Böylece babamız ve oğulları gözlüklendi. Allahım beni korusun. Şimdi zor da olsa çekebildiğim görsellerle sizleri başnaşa bırakıyorum.





bu poza bayıldım Allahım nazarlardan korusun.



ne birbirleriyle yapabiliyorlar ne de ayrı...



burada iyice işin cılkı çıkmış artık. 

12 Nisan 2010 Pazartesi

UÇURTMA YAPTIK


Eşim hafta başından beri Kayra'ya uçurtma yapalım da pazar günü uçuralım diye söz vermiş. Ben

yapmaya uğraşmayın hazır alın desemde bunun zevki yapmakta deyip beni susturdular.

Neyse cumartesi akşamı eşim elinde uçurtma malzemeleriyle geldi. Ben hiç oralı olmadım. Uzmantv'den yapımını seyrettiler. Ben hala oralı değilim. Sonra eşim bana seslendi gel sende bir seyret diye. Anladım ki bu iş bana kalacak ama ne yapalım el mahkum. Yapmaya başladık. Adam yapımını öyle güzel anlatmış ki çok rahat yapabildik. Ama sağolsun eşim biraz büyük bir uçurtma istediği için evde konuçlanacak yer bulamadık desem yeridir.

Tabiki tosbağaların eli değmese olmaz.



En uğraştırıcı yeri kuyruğu oldu. Kenar ipleri ve kuyruğu düğüm atma teknikleri ile yapılıyormuş. Yani anlayacağınız bu da bana kaldı. Artık en sonunda pes etmek zorunda kaldım. Eşime öğrettim de o yaptı. Çünkü gecenin geç vakti Tuğra uyumadı kucağımdan da inmedi. Zaten kanepenin üzerinde uyuyup kalmışız.
Herzamanki gibi son halini çekmemişim. Uçurmaya da Eşimle Kayra gitti hava serindi biz gidemedik. Güzel uçmuş...


10 Nisan 2010 Cumartesi

UNSUZ KEK



Bu kek unsuz yapılıyor. Tarifini internetten çok önceleri almıştım ama dün deneyebildim ilk kez. O yüzden kimden aldığımı yazamıyorum. Çok enterasan oldu. Pamuk şeker yemiş gibi ağızda dağılıveriyor.

Malzemeleri :

3 yumurta
1 su bardağı şeker
1 su bardağı zeytinyağı
1 paket (200 gr) nişasta
1 paket kabartma tozu
limon yada portakal kabuğu rendesi

Ben portakal kabuğu yerine portakal şekerlemesi yapmıştım.



2 ay kadar önce (bunu da internetten bulmuştum) portakal kabuklarını küçük küçük doğrayıp biraz şekerle karıştırıp kavanozlara doldurdum. Karanlık biryerlerde sakladım. Bu keki yaparken aklıma geldi çıkarıp deneyeyim istedim. Kavonozu ilk kez açıyordum. Önce bozulma var mı diye baktım ama hiçbirşey yoktu tadı da güzeldi. Bu şekilde bozulmadan saklanabilir. Bir miktar kekin içine koydum. Ama kalıbın dibine çökmüş ve çok kızardığı için çok sert olmuştu. Akşam keki yerken evdekileri uyarmak zorunda kaldım. Çözüm önerisi olan varsa alabilirim...

8 Nisan 2010 Perşembe

NERELERDEYİM

Bu sıralar nerelerdeyim bende bilmiyorum. Hafta sonu Kayroşumla Ankaradaydık. Pazartesi Kayra'nın kontrolü vardı. Cumartesi akşamüzeri çıktık yola. Turtayı bıraktık bu sefer. Onunla yolculuk çok yorucu oluyor. Pazar günü babası bakarım dedi. Bizde bıraktık gittik. Ama aklımız het Tuğra'daydı.
Cumartesi akşamı annemgile vardık. Ayrılalı 1 hafta olmuştu ama başka şehirlerde olmak özlemi artırıyor. Babam hep kızdı turtayı götürmedik diye ama ne yapalım. Akşam eşimi aradım telefonu Tuğra'ya verdi. Bende hoparlörünü açtım telefonun annemgilde sesini duysunlar diye. Ben konuşurken annem
* Yavrum ne yapıyorsun dedi
Tuğra hemen anneanne dedi
sonra babam
* oğlum kuzum dedi
Tuğra yine dede dedi
ikisini de tanımıştı ve şaşırmıştı, sonra
* Anne ben de delebilirmiyim? demez mi. Dedemizin hemen gözleri doldu. Hiç kıyamaz torunlarına...
o gece yavrum sabah 5'te kalmış beni evde aramış. Babası yok anne gel yanıma deyince sarılıp yatmışlar. Sabahta bana sitem etti telefonda...
* Ama delmiyorsun. Ben seni aradım delmedin.
kıyamam ben ona Allahım kimsenin yavrusunu ayrı koymasın.

Pazar günü kardeşim kerimle alışverişe çıktık bu sefer outlet mağazaları dolandık. Bunun içinde Acity'ye gittik, daha önce hiç görmemiştim. 23 nisanda düğünümüz var kıyafet baktım ve bir gömlekle siyah bir kaban aldım.
Kayra'da anneannesigille lunaparka gitti. Eğlenmiş orada. Pazartesi de doktora gittik 1 ay daha geceleri takacak tellerini...

Birkaçgündür de bir yorgunluk bir bıkkınlık nedir sebebi bilmiyorum hadi hayırlısı...

2 Nisan 2010 Cuma

DEPREM OLDU

Bugün hep üzücü haberler veriyorum sizlere... Çorum'da deprem oldu. 10,37'de 4,5 büyüklüğünde... Allahıma şükürler olsun hiçbirşey yok ama korkusu yetiyor insana. Telefon bağlıyordum ama kapatmışım telefonu, daha doğrusu ne yaptığımı bilemedim. Hülya'ya diyorum ki seni çaldırıyordum o da hayır beni aramadın hiç diyor. Yani kapatmışım adamın suratına. Ne yapacağımı şaşırdım o sırada eşim aradı dışarı çıkmışlar onunla da çok konuşamadım Kayra etütde orası kalabalık içim rahat hemen evi aradım Şerife Abla çok korkmuş, turta uyuyormuş. O da şaşırmış ne yapacağını çocuğu aldığı gibi dışarı çıkmış. Ortalık sakinledi biraz zaman geçti Şerife abla tekrar aradı beni, okullar dağılıyor saat 11,30'da tekrar deprem olacakmış diyorlar bir internete bakarmısın dedi. Beni aldı bir gülme yani Şerife Abla dedim önceden haberleri olsa bunu haber ederlerdi de korkmazdık değil mi?.. Allah'ım beterinden saklasın arada bir bizim silkinmemizi sağlıyor diye düşünüyorum.

TURUNCU ÖLDÜ


Güzel balığımız turuncu öldü. Önceki akşam hiçbirşeyi yoktu suyu kirlenmişti eşim değiştirdi sabahta iyiydi ama öğlen bir gittim ölmüş. Çok üzüldüm en çok da Kayra'yı düşündüm o da üzülüp ağlayacaktı. Hiç dokunmadım akşam gelince kendi görsün dedim. Akşam geldi hiç farketmedi taki turtamız "abi balık öldü" diyene kadar ondan sonra ağlamalar filan.


Tam ağlarken resmini çekecektim ama kaçtı sadece bunu yakalayabildim. Neyse kibrit kutusu aradı durdu gömeceğiz de. Tekrar balık alırmıyız bilemiyorum. Bu kaçıncı balığımız. Kayra küçükken de almıştık. Onlar ölünce de "sakın yemeyin balığımı" diye ağlamıştı.
En acıklısı da yeni evliyken 2 balık almıştık. O zaman evimiz sobalıydı. Akşama kadar ev soğuk oluyor akşam sobayı yakıyorduk. Eşim balıklar üşümüş dedi ve yanan katalitik sobasının üstüne koydu. Tabiki biz balıkları orada unutur su çok ısınır ve balıklarımız ölür (çok vahşice değil mi?) Nasıl üzülmüştüm anlatamam

1 Nisan 2010 Perşembe

PARÇALI BULUTLU

Birkaç gündür çocuklar hasta, ikisinide doktora götürmedim, evdeki ilaçlarla idare ediyoruz. Kayra toparladı ama Tuğra henüz toparlayamadı. Ve sonuç olarak ben de hastalanma yolunda ilerliyorum. Durmadan suratıma aksıran tıksıran bir çocuk olunca bu sonuç kaçınılmaz oluyor. Geceleri de beraber yattığımızı düşünürsek. İkide bir "anne niye bana dönmüyorsun. Sarıl bana. Bana bak." gibi cümleleri sabaha kadar duyunca mecburen burun buruna yatmış oluyoruz.

Bir söz vardır ya "kuşun kanadından rüzgar kapıyor" diye bazen doğru olduğuna inanıyorum. Neden çocuklar bu kadar sık hastalanırlar anlamıyorum. Özellikle ben kendimi çocuk var diye çok sıkmam. Sadece çok kar kış olunca aslından onda da değil kar oynamaya da çıkarırım, çok ayaz olunca çıkarmamaya gayret ederim. Diğer günler çıkarırım ama yinede alışamayıp hasta oluyorlar.

Aman dondurma yemesin, aman hasta banyo yapmasın, aman kalın giyinsin gibi kurallarım yoktur. Eğer o ortamda biz üşümüyorsak çocuk hiç üşümez çünkü onların enerjileri daha fazla, daha çok hareket halindeler. Dolayısıyla daha çok ısınıyorlar. Daha çabuk terleyip daha çabuk soğuyorlar, buna dikkat etmek lazım.

Artık hasta iştahı kapandı sözünü de çok takmamaya başladım. Çünkü Aidin Salih'in Gerçek Tıp kitabında bütün hastalıkların çok yemekten kaynaklandığını anlatıyormuş. Kitabı okumadım ama internetten araştırdığım kadarıyla birkaç bilgi aktarayım. Vücudumuz mükemmel bir şekilde yaratılmış. Aslında ne yapması gerektiğini kendisi çok iyi biliyor. Ama biz çok yemek yiyerek bunu engelliyormuşuz. Çünkü her zaman ihtiyacımızdan fazlasını yiyoruz böyle olunca da vücudumuz durmadan bunları hazmetmek için çalışıp hastalığımızı iyileştirmek için uğraşamıyormuş. Az yersek ya da aç kalırsak vücut yiyecek bulmak için önce hastalıklı hücreleri tüketirmiş. Yani aç kalmak bir nevi zarar değil faydaymış bizler için. Zaten hastalanınca da insanın ilk önce iştahı kelir değil mi? Yani vücudumuz otomatik yapar bunu.Bunlarla ilgili pek çok ayet ve hadis de bulunmaktadır.

Bunlara Baktınız mı?

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...