Pages

29 Eylül 2010 Çarşamba

28 Eylül 2010 Salı

TÜRK EĞİTİM GÖNÜLLÜLERİ VAKFI

TEGV bu yaz tatilinde Kayra ve bizim kurtarıcımız oldu. Kayra evde vakit geçiremeyen bir çocuk. Onu eve sokma da ne yaparsan yap.
Biraz da asi ruhluluk var. (hiç inkar etme)
Evde çok fazla anlaşamadığı bir bakıcı... (kurallara uymayınca anlaşamıyorlar tabiki)
Anne baba işte
Kardeş küçük
eee ne yapsın bu çocuk. O kurs senin bu kurs senin koşturacak ne durumumuz var ne de vaktimiz.
Sonra bir arkadaşı vasıtasıyla TEGV ile tanıştı.
Haftanın birkaç günü burada çeşitli aktiviteler yaparak vaktini çok güzel geçirdi.
Son 1 - 2 hafta resim kursu gördüler.
Müze gezisi yaptılar.
Piknik yaptılar.
Yemeğe gittiler.
Daha aklıma gelmeyen neler neler.

Ve bunlar için 1 kuruş para ödemedik. Öğretmenleri de aynı şekilde çalışıyor

Çocuklarımız abilerinin ve ablalarının (vakfın kuralı öğretmenlere öğretmen denilmiyor abi yada abla diyorlar) yanında çok eğlenceli ve kaliteli vakit geçirdiler.

Sloganları;  Bir çocuk değişir Türkiye değişir.




Resim kursunda yaptığı Ebru'lardan bir tanesi




Resim biraz karışık olsa da bu da piramit

Kayra için de çok değerli bu yaptıkları kardeşinden özenle saklıyor.

24 Eylül 2010 Cuma

OFF OFFFF ve de PUFFF





Bu yaramaz bücürle ne yapacağımızı bilmiyorum. Ciciannemizin bizi terketmesinden sonra sorunlu günler başlamış oldu.

Kaç tane bakıcı adayıyla görüştüm. Neler neler gördüm bir bilseniz. Ama çok zor bir durum herkese söylenmiyor eve alıyorsunuz. Düzgün biri olmalı, ağzı sıkı olmalı... olmalı da olmalı...

Çocuk büyüdü biraz yardımcı gibi aradım işin aslı. Kendi kendine oynuyor öğleden sonra da uyuyor zaten.
Kimi geldi iş yapmam sadece çocuğa bakarım ama fiyata gelince astronomik bir fiyat çıkardı. Kimi geldi çocuğa ayrı para işe ayrı para yola ayrı para dedi. Fabrikatörüm ya...
Enteresan tipler de vardı.
Ben gece gündüz kalabilirim. Eski baktığım çocukların anahtarları hala bende girip çıkarım. Evimde pek birşey yoktur misafir geleceği zaman gider onlardan alırım. Eve ne zaman istiyorsan gel. Görüşmeye geldiğinde bile benim evimi çok rahat kullanabildi. İzin istemeye bile gerek duymadı. Ayrıca ne zaman arasam orada burada. Çok enteresan gelmişti. Ortak bir tanıdığımız vardı ona sordum. Çocukların annesi çok şikayetçiymiş evi çok benimsiyor hiç gitmek istemiyor hatta banyo yapıp evdekilerin havlularını kullanıyor deyince bendeki şalterler attı.
Kusura bakmasın ben bu işe hiç gelemem eşimde hiç hoşlanmaz evde sürekli gezen bir tipten.

Bir diğerinin ise evine gitmiştim. O da Allahtan. Kadın nasıl pisti o kadar olur. Üstüne para verse çocuğu ve evi ona emanet edemem.

Bu böyle olmayacak deyip kreşe verdik ama öylede olmadı. Sabah akşam saatlerce ağlamalar, huysuzlanmalar. Ben de evde çok bunaldım. Eve git yemek yap ortalığı topla. Tam helak olmak üzereydim. Tekrar bu böyle olmayacak deyip bakıcı arayışına giriştik.

Neyse içime sinen birisini zor da olsa bulmuş oldum. Benim canavar sabah kalktı kadının sesini duyunca çok sevindi hemen yanına gitti, oynamaya başladı. Ben de derin bir ohh çekerek işe gittim.

Bu oh çekmem sadece bir gün sürdü. Salı gününden beri kadını deli ediyor. O nasıl bir ağlama bilmiyorum.
Sabah uyanınca kadını yanına istemeyip
Ağlayarak anne beni bırakma ne olur. Benim çişim geldi. Kim yaptıracak deyip deyip susmuyormuş.

Ayrıca beni de akşamları hiç bırakmıyor. Ben nereye Tuğra oraya
Babaya git oğlum
O'nu sevmiyorum o tötü (bunları duyan baba nasıl olur onu hiç sormayın)

Velhasıl başımız büyük dertte yardıma ihtiyacımız var bu günleri nasıl atlatacağız bilmiyorum.

21 Eylül 2010 Salı

EMZİRME ZAMANI


Blogcu Anne ve Çalışan Gebe'nin başlattıkları Emzirme Manifestosu'na sonuna kadar katılıyor ve de destek veriyorum.
Benim emzirme hikayem ise 2 tane.
Büyük oğlum çok zor emdi ama azmettim ve sadece anne sütü verdim. Bu da çok uzun sürmedi. Oğlum henüz 2,5 aylık iken ben şu anki çalıştığım işi buldum ve çalışma hayatına başladım. Öğlen tatilim vardı akşamda 18:00'de evde oluyordum hatta sevgili patronum 1 saat erken çıkıp süt izni kullanmama bile izin vermişti.(2000 yılında süt izinleri 1 saat idi.)
Ama ben ne yaptım süt izinlerimi kullanmak istemediğimi söyledim. Çünkü önceki işyerim böyle şeylere izin vermezdi. Orada hasta olmak, tatile çıkmak gibi insani ihtiyaçların olamazdı ve patron çok sinirliydi. Ben sandım ki bu işyerimde böyle. Ah kafam ahhh.
Ve süt sağma makinalarından habersiz bendeniz bu işi fazlaca yürütemediğimden zavallı bebeğim ne yapsın em.meyi kesti.:((
Hala içim sızlar o ayrı konu
Bütün bu tecrübesizlikler beni daha da tecrübelendirdi ve ikinci oğlumu 22 ay emzirme başarısını gösterdim. Bıraksam daha çok e.merdi ama yeter dedik.
Bütün yasal izinlerimi kullanabildim. Hatta benim yerime şirket arkadaşlarım değil o sene yetiştirdiğimiz stajyer öğrenciyi 3,5 aylığına işe aldılar. Süt iznimi akşamları erken çıkarak kullandım. İşyerinde öğleden önce öğleden sonra süt sağabildim.
Anneler emek vermeyince bebekleri de em.miyorlarmış bunu öğrendim.
Bütün çalışan annelerin de bu haklara hatta daha fazlasına sahip olmaları için Emzirme Manifestosunu destekliyorum.

20 Eylül 2010 Pazartesi

KÜÇÜK LAFLAR

Bu kez büyük bir adamdan geldi bu küçük laf. Cuma günü Ayşe Arman'nın yazısından önce eşini ardından da oğlunu kaybeden Hasan Pulur'un sözleri...

“Eşimi kaybettiğimde yeniden evlenebilirdim. Yapmadım yapmam, ama yapabilirdim. Fakat evlat! Başka... İstesen de yerini dolduramıyorsun...” 

18 Eylül 2010 Cumartesi

DOĞUMGÜNÜM

Dün akşam eşimle Kayra bir ara fısıl fısıl bir şeyler konuştular. Ama inanın anlamamıştım. Eşim apartman yöneticisi olduğu için toplantı vardı oraya gitti. Daha sonra Kayra'nın ağzında bakla ıslanır mı

Kayra : Anne yarın günlerden ne
Ben : Cumartesi
Kayra : Hangi ay
Ben : Eylül
Kayra : Tamam da hangi gün
Ben : Tatil mi? (artık olayı çaktığım için işkence başladı)
Kayra : Yok özel bir gün
Ben : hıı?? Allah Allah ne ki
Kayra : hani mum üfleriz.

bundan sonrası bir süre sarmaş dolaş geçti.

Ben : Kim hatırlattı sana bunu
Kayra : Az önce babam söyledi " herhalde annenin doğum günü git çantasından nüfus cüzdanına bak"
demiş ve bizim Ufaklık da gitmiş bakmış

buraya kocaman bir NOT koyuyorum. Bu konuyla ayrıca ilgileneceğim. Yani 14 yıldır doğumgünümün hangi gün olduğunu öğrenemeyen kocayla...

Babamız geldikten sonra da oğluşum bir şekilde konuyu tekrar açtı.

Baba: oğlum bir daha sana bir sır verirsem iki olsun ağzında hiç bakla ıslanmıyor.

Sonuç; doğumgünü hediyemi 1 gün öncesinden almış bulunuyorum. Artık benimde güzel bir cep telefonum var. Eski telefonum beni terk etmeden ben onu terk etmiş bulunuyorum.

Ama en önemlisi ailemle sağlık ve huzur içinde geçirebileceğim bir yıl diliyorum kendime.

15 Eylül 2010 Çarşamba

KÜÇÜK LAFLAR



Kayra'nın arkadaşı Nisa ve ailesiyle gezerken bizimkilerin yaptıkları yaramazlıklara kızdığımız bir anda

Kayra: Boşver kızsınlar nasıl olsa biraz sonra affediyorlar!!!

doğru hep affediyoruz:))

Posted by Picasa

13 Eylül 2010 Pazartesi

BAYRAMI DA BİTİRDİK

Hızımıza hiçbirşey yetişmiyor. 1 gün arefe 3 gün bayram ve 1 gün pazar tatilini bitirip iş yollarına düşmüş bulunmaktayız. Ağlamak istiyorum. Bu günü atlatırsam umarım işe alışmış olurum. Hülya gideli işyerinde çok sıkılır oldum. Anlatacaklarım hep içimde kalıyor. Konuşamıyorum. Benim gibi konuşmayı seven biri için çok sıkıcı...

Kardeşlerim geldi yine vacır vucur bir bayram geçirdik. Artık Ufkun la Kayra iyi anlaşıyor ama Tuğra Elif'e dirlik vermiyor.

Yıllar sonra bu bayram araba kullandım. Çok özlemişim umarım ya rabbim en kısa sürede bize de araba nasip eder. Kerim'in arabasını kullandım. Başta çok heyecanlıydım ama sonraları açıldım.

Bayramın 2. günü amcamın torunu Sivas'tan Amasya'ya gelirken kaza yapmış. Allah korumuş hiçbir sorunu yok ama yeni aldığı araç biraz kötüymüş. Herzaman önce can sonra mal...

Dün oyumu kullandım. Umarım sonuçları iyi olur.

Bütün tatillerde Tuğra ile ben anne maymun ve yavrusu şeklinde oluyoruz. Boğazıma yapışıyor ve de bırakmıyor. Bugün de kreşe giderken feci ağladı. Hala bakıcı arıyorum...

Kayra ise evin yolunu unutmuş durumda artık nüfusdan kaydını da annemlere vereceğim.

Bu arada sitemin 1. yılını doldurmuş bulunmaktayım.

9 Eylül 2010 Perşembe

BAYRAM


Herkesin bayramı şeker gibi geçsin diyorum ben de. Sevdiklerimizle eski geleneklerimizi yaşatarak ve çocuklarımıza öğreterek güzel bir bayram geçirmek dileğiyle.
  • Çocuklarıma elimden geldiğince her bayram bayramlık almaya gayret ederim. Hoş onlar bu bayramlık işine bizim çocukluğumuzda sevindiğimiz kadar sevinmeseler de ben görevimi yapayım isterim.
  • İşin bayram harçlığı kısmı geçmişten günümüze rağbet gören ve eskimeyen geleneği hatta ben de eşimden harçlık ister ve de alırım:))
  • Son bir senedir Kayseride bayram günü kaybolan çocuklar nedeniyle kötü bir anı bıraksa da çocuklarıma bayram şekeri toplamaları için izin veririm ve de desteklerim. Allah'ım inşallah bu bayram bütün kayıpları ailelerine kavuşturur.
  • Bayram günü sabah kahvaltısını annemlerde yaparız. Çoğunlukla şehir dışında olan kardeşlerim de gelir hep beraber bayram kahvaltısı yaparız. Akşam yemeğini de kayınvalidemde yeriz.
  • Bayram demek yanlız başına dinlenmek değil bütün aile kalabalık hatta vacır vucur birlikte olmak demektir benim için.

 

Bunuda eklemeden edemeyeceğim. Bu bayramın adı Şeker Bayramı değil Ramazan Bayramıdır. Şeker Bayramı olduğunu inatla savunanlar ya da geçerli bir mazereti olmaksızın oruç tutmayanlar lütfen bu bayramı kutlamasınlar. Çünkü bu onların bayramı değildir.

Not : Görseller bu ve bu sitelerden alınmıştır.

Posted by Picasa

2 Eylül 2010 Perşembe

DÖNÜŞ - ÖLÜM - ATAMA

İyiki Ankara'ya gitmişim. Kayroşumu çok özlemişim. O hala özlemedim deyip duruyor ama içten içe özlemiş bizi. Pazar günü Acity'e gittik Kerim'e alışveriş yaptık. Öğretmen oldu ya arkadaş. Takım elbise ve ayakkabı aldık. Bize birşey yok. Son zamanlarda Ankara'dan hiçbirşey alamamış oldum. Akşam ise iftardan sonra Ankaraya taşınan arkadaşım Hülya'ya gittik. İyi oldu görmüş oldum. Eşi yokmuş bende annem ve çocuklarla gittim. Onunda ablası ve kızı vardı bayan bayana iyi oturduk.

Saat 02.00 gibi yattık yeni uyumuşum bir süre sonra annemin sesiyle uyandım, hararetli bir şekilde telefonla konuşuyordu. Hemen koştum. Kızkardeşim Kayseri'den aramış kayınpederi vefat etmiş nasıl ağlıyor anlatamam. Hüseyin Amca'nın sağlık sorunları vardı ama durumu iyiydi. Hatta o gün eşini ve yengesini gezdirmiş. Akşam Kuranını okumuş. Gece 1 gibi kalkmış mutfağın önüne düşmüş. Eşine Fatma yetiş diye seslenmiş, terimi sil demiş. Sonra bir nefes alıp verip oraya yığılmış. Eşinin kollarında vefat etmiş. Ölüm değilmi hemen yanımızda, sağımızda mı solumuzda mı önümüzde mi arkamızda mı göremiyoruz ama hemen yanıbaşımızda. Allahım günahlarını affetsin.

Tabiki bizde apar topar Çorum'a dönmek zorunda kaldık. Ama Kayra'nın ertesi gün dişçi randevusu vardı. Kerim'in öğretmen atamaları derken ne yapacağımızı şaşırdık. Kayra'yı dayımlara bıraktık. Salı günü annemler dönemezse yengem götürecekti dişçiye.

Cenaze işlemleri bitip iftarımızı yaptıktan sonra Kardeşimin çocuklarını da alıp evimize döndük annemlerde bizde kaldı beraber sahur yaptık. Sabah erkenden tekrar ankaraya döndüler Kayra'yı onlar dişçiye götürdü. Telleri takılmış yavrumun göremedim.:(( Neyse annemgil yetişdi ya içim rahat artık.

Beni ise yorucu bir gün karşıladı. Çocukları yıkadım. Bir sürü çamaşır vardı onları hallettim. 3 yane çocuk açıktılar susadılar beni yordular. Ama kardeşim rahat etti. Akşama da yemek hazırladım onlar iftara geldiler. Gece de sahur ertesi günde iş var benim pilim bitmiş oldu. Neyse iş yerinde dinleniyorum.

Bugün ise annemler Ankara'yı terkedip evlerine dönüyorlar Kerim Gümüşhane de sözleşmeli olarak görevine başlayacak. Geçici mi kalıcı mı kimse bilmiyor. O yüzden eşya götürmeyecek. Ben ise oğluma kavuşacağım saati bekliyorum...

Bunlara Baktınız mı?

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...